2 Temmuz 2013 Salı

Sivil Toplum Kuruluşları

Sivil Toplum Kuruluşları,
Dünyanın her yerinde daha iyi bir yaşam kalitesi için,
Yaşam haklarımıza ve yaşadığımız dünyaya sahip çıkmak için çalışırlar.


Sivil Toplum Kuruluşları,
Bağımsızdırlar,
Belirli bir amaç doğrultusunda bir araya gelmiş insanlardan oluşurlar,
Sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçlara kadar birçok konuda hareket ederler,
Üyeleri gönüllülük usulüyle çalışırlar,
Kâr amacı gütmez, gelirlerini, bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlarlar,
Büyük çoğunlukla, oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterirler,

Sivil Toplum Kuruluşları veya bir başka adıyla Üçüncü Sektör, bu kısa ve öz açıklamayı hem hak ediyor hem de ihtiyaç duyuyor. Hak ediyor çünkü toplumsal değişimin ve dönüşümün sağlanması için itici gücünü ‘insandan’ yani ‘gönüllülerinden’ alan bu sektör hala yeterince ve tam olarak tanınmıyor. İhtiyaç duyuyor çünkü amaçları hiçbir zaman maddi olmayan, sadece fayda sağlamayı amaç edinmiş irili, ufaklı onlarca kuruluş binbir güçlükle yürüttükleri projelerin sonunda yeni ‘fonlar’ bulmak için kendilerini topluma kanıtlamaya çalışıyorlar. Sivil toplum için durum dünyanın her yerinde benzer olsa da ülkemizde biraz daha desteğe ihtiyaç duyuyor. Türkiye’de hızla gelişen ancak yaygınlık ve sürdürülebilirlik açısından sınırlı kalan STK’lar ağırlıklı olarak dernek veya vakıf olarak ilerliyorlar. Türkiye genelinde faaliyet gösteren yaklaşık 80.212 dernek ve 4.471 vakıf bulunuyor. Şube ve temsilcilikleri ile birlikte 150.000’e yakın STK ülkemizin hemen hemen her köşesinde uzun yıllardır faaliyetlerini sürdürüyor. Türkiye’de bireylerin %18’i bağış yapıyor, %7.8’inin bir derneğe üyeliği bulunuyor ve %1.5’i aktif olarak gönüllülük yapıyor. Bu veriler, STK’ların içinde bulunduğu kaynak sıkıntısı ile de yakından ilgili. Ülkemizde STK’ların yetişmiş insan gücü bulamamaları ve profesyonel hizmet alamamaları, kurumsal ve sürdürülebilir yapılar kuramamalarına sebep oluyor. Bu nokta da ‘gönüllük’, ‘gönüllü kaynağı yönetimi’, ‘insan kaynağı yönetimi’ gibi kavramlar ön plana çıkıyor. Gönüllüler, STK’ların topluma nüfuz etmiş temsilcileri olmaları sebebiyle, STK ile toplum arasında iletişim kuran ve STK’ların vermek istedikleri mesajları topluma direkt aktaran kişiler olarak kilit rol oynuyorlar.  Ancak ‘gönüllülerin’ bu rollerini gereği gibi üslenmeleri için STK’ların da ancak ‘gönüllülerle’ var olduklarını unutmamaları, yönetim stratejilerini gönüllülerin manevi tatminini göz ardı etmeyecek şekilde konumlandırmaları gerekiyor. Kâr amacı gütmeyen, belirli bir amaç doğrultusunda bir araya gelmiş insanlardan oluşan yapılanmalarda yaygınlık, sürdürülebilirlik ve sağlıklı büyüme için kaynakların, özellikle insan kaynağının etkin şekilde yönetilmesi gerekiyor.

Bir toplumda, ne kadar sivil toplum hareketinin gelişmesine izin verirseniz, o toplum o kadar inisiyatif sahibi ve barışçıl olur. STK’lar, yaşamına, sosyal ve bireysel gelişimine, kendi gücüne sahip çıkan, toplumsal sorumluluğu üzerine alan her bireye olduğu gibi sizlerin de desteğine ihtiyaç duyuyor.

Gelecek nesillere daha iyi bir toplum, daha güzel bir dünya bırakabilmek adına sivil toplum bilincimizi geliştirmeye, bilginin kapılarını Üçüncü Sektörün gözüyle aralamaya çalıştık. Sizleri bu sayımızda dopdolu bir HRM Bülten ile baş başa bırakıyoruz. Güzel günler dileriz.

Saygılarımızla,

HRM Danışmanlık


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder