10 Haziran 2014 Salı

İŞ KAZASI DEĞİL, İŞ CİNAYETİ

İŞ KAZASI DEĞİL, İŞ CİNAYETİ

İş hukukunun ve iş güvenliğinin dünyada ve Türkiye’de ki tarihsel gelişimleri arasında bazı benzerlikler olmakla birlikte konuyu kendine özgü koşulları içinde ayrı ayrı ve art arda ele alarak incelemek daha uygun olur.
Hemen her dönemde dünyanın her yerinde insan, çeşitli biçimlerde ve statüler altında ekonomik faaliyetlerde bulunmuştur. Ancak çalışma yaşamını hukuk ve iş güvenliği kuralları ile düzenleme gereksinimi daha çok, iş gücünün işçi statüsü altında çalışma yaşamında yer almaya başlamasıyla birlikte duyulmaya başlanmıştır.
Hızlı sanayileşme ve teknolojik gelişmeler ile doğru orantılı olarak özellikle iş yerlerinde çalışan kişilerin güvenliği ile ilgili bazı sorunlar açığa çıkmıştır. Bu sebeple bir takım önlemleri önceden alarak işyerlerini güvenli hale getirmek gerekmekte olduğundan iş güvenliği de oldukça önem kazanmıştır.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de iş sağlığı ve güvenliğinin tarihsel gelişimi çalışma yaşamındaki gelişmelere bağlı olarak benzer aşamalardan geçti. Meslek hastalıklarının ve iş kazalarının önemli bir sorun olarak gündeme gelmesi sanayileşmenin gelişimi ile yoğunluk kazandı. Teknolojide ve sanayileşmede yaşanan gelişmeler, yöntemler iş sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Bu teknolojik gelişmelerle birlikte doğan çalışan sorunlarına, çözüm önerilerinin üretilmesinin ve yaşama geçirilmesinin gerekliliğine de ivme kazandırdı.
İş güvenliği tarihi, hiç kuşkusuz insanlık tarihi kadar eskidir. Ülkemizde de sanayileşmenin gelişim düzeyine bağlı olarak, Ulu önderimiz Atatürk’ ün öncülüğünde, 1936’da yürürlüğe giren ve 1967 yılına kadar uygulamada kalan,  çalışma yaşamının birçok sorununu kapsayan 3008 sayılı İş Yasası ile ülkemizde ilk kez iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda ayrıntılı ve sistemli bir düzenlemeye gidilmiştir. Daha sonra 1971 yılında 1475 sayılı iş kanunu ve 2003 yılında 28 adet AB İş Sağlığı ve Güvenliği Direktifi’ ni karşılayan 21 yönetmelikle birlikte toplam 34 yönetmelik ve 4 tebliğ hazırlanarak 4857 sayılı iş kanunu yürürlüğe konmuştur.
Günümüze kadar iş sağlığı ve iş güvenliği, iş kanunlarının içerisinde maddeler halinde yer almaktayken, 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren, 6331 sayılı iş sağlığı ve iş güvenliği kanunu hayatımıza tamamen ayrı müstakil bir yasa olarak girmiş bulunmaktadır. Bu kanun ile birlikte kamu ve özel sektör gözetmeksizin tüm çalışanlar kanun kapsamına alınmıştır.
6331 sayılı iş sağlığı ve iş güvenliği kanunun temel amacı, işin yapılması sırasında iş yerindeki fiziki çevre şartları sebebiyle, işçilerin maruz kaldıkları, sağlık sorunları ve mesleki risklerin ortadan kaldırılması veya azaltılmasını hedef almıştır. Yani, kuralcı bir yaklaşım yerine proaktif yaklaşım esas alınarak, yaşanmadan önce önlem almaya yöneliktir.
6331 sayılı kanunda dikkat çekilmesi gereken bir diğer noktada bakanlığın işyerleri için yayınlamış olduğu tehlike sınıfı tebliğidir. Bu tehlike sınıfı tebliğine göre, işyerleri yapılan işin niteliğine göre az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıflara ayrılmaktadır. Tüm işletmeler yasa gereği, 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren, bünyelerinde meydana gelebilecek iş kazası ve meslek hastalıklarının tespiti için risk değerlendirmesi yaptırarak, iş güvenliğini etkileyecek tehlikeleri belirledikten sonra, gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayacaktır.
Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfa giren işyerleri, faaliyet gösterdiği işin tehlike sınıfına uygun iş güvenlik uzmanı ve iş yeri hekimi istihdam etmeleri 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren zorunlu hale gelmiştir. Az tehlikeli sınıfta bulunan işyerleri için, iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimi istihdam etme zorunluluğu 1 Temmuz 2016 tarihinden itibaren gelecektir. Böylelikle bütün işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görev yapacaktır. Bu zorunlu istihdamların amaçları; hem çalışanları iş güvenliği açısından korumak, hemde bütün işletmenin ve üretiminin güvenliğini, yani etraftakilerin ve çevrenin korunmasını sağlamaktır. Bu yasal yükümlülüğe uymayan işverenlere ağır yaptırımlar uygulanacaktır.
Yasaya göre işverenler kanunca belirlenmiş süreler için işyeri hekimi – yardımcı sağlık personeli ve tehlike sınıfına uygun iş güvenliği uzmanı ile çalışmak zorundadır.Bu personelleri işveren kendi bünyesinde işe alabilir veya Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden temin edebilir.
Ayrıca, 10’dan az çalışanı bulunan, kamu hariç bütün işletmelerin iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin giderleri Bakanlık Kurulu kararı ile desteklenecektir.
İş güvenlik uzmanları ve işyeri hekimleri, görev aldıkları işletmelerde gerekli ortam gözlemleri ve denetimleri yaparak, işverene iş sağlığı ve güvenliği açısından tespit ettiği gereken eksiklikleri ve alınması gereken önlemleri işverene bildirmekle yükümlüdür. İşverende bu tespitlere karşı verilen önerilere uyarak gerekli önlemleri almak zorundadır.
6331 sayılı kanun gereği işyeri hekimleri, çalışanları belli aralıklarla sağlık gözetiminden geçireceklerdir. Bütün çalışanlar için sağlık taramaları; işe giriş, iş değişikliği, iş kazası – meslek hastalığı ve tekrarlanan işten uzaklaşma durumlarında, işyerinin tehlike sınıfına göre bakanlıkça belirlenen periyotlarda yapılacaktır. Çalışanların işe başlamadan önce işe giriş muayeneleri zorunlu olmuştur. Böylelikle iş kazaları ve meslek hastalıklarının kayıtlarının daha etkin ve güncel hale getirilmesi hedeflenmiştir.
Elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde işveren, iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili çalışmalarda bulunmak üzere kurul oluşturur. İşveren kurula alt işverenlerden temsilciler ve yetkililerin katılımını sağlayarak, taşeronların bilgilendirilmesini ve kurulda alınan kararların uygulanmasını sağlamakla sorumludur. Birden fazla işverenin bulunduğu yerlerde, iş sağlığı ve güvenliği konuları koordineli olarak yürütülecektir.
Tüm işyerlerine ait acil durum eylem planları hazırlanarak, acil durumlarda müdahale edilebilmesi için, acil durum ekipleri kurulacaktır. Büyük endüstriyel kaza riski taşıyan işyerleri, güvenlik raporu veya kaza önleme politika belgesi olmadan işe başlamayacaktır. Bu tür işyerleri işletmelerini güvenlik raporlarının içerik ve yeterliliği Bakanlıkça inceledikten sonra açılabilecektir.
İşveren tüm çalışanlarını, iş sağlığı ve güvenliği ile çalışma hayatına dair hak ve sorumlulukları hakkında bilgilendirecek, çalışanlarında iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerine aktif katılım sağlayacaktır.
6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu ile çalışanlar işyerinde ciddi ve yakın tehlikeyle karşı karşıya kaldıklarında çalışmaktan kaçınma hakkına sahiptir. İş güvenlik uzmanları yaptıkları denetim ve gözlemler sırasında hayati tehlike tespit ettiklerinde işyerinin tamamında veya bir bölümünde işi durdurabilecektir.
Peki, Soma faciası önlenebilir miydi? Bölgeden alınan bilgilere göre kazanın nedenleri olarak; mesleki eğitim verilecek kurumların olmaması, kullanılan kişisel koruyucu donanımlarının ve acil durum ekipmanlarının yetersizliği, denetleme eksikliklerinin (TKİ, Çalışma Bakanlığı, Bağımsız Denetçiler vb.) proje hatalarının olması (uygun noktalarda yaşam odalarının olmaması vb.) ve yönetmeliklerin yeterli olmaması gösterildi. Bu elem kaza, kesinlikle kaderle, dikkatsizlikle bağdaştırılacak bir kaza değildir. Soma’da yaşanan maden kazasının bizden götürdükleri 301 insanımızın yanı sıra, 77 milyon yaralıdır. Şimdi düşünelim, yürürlüğe giren 6331 sayılı iş sağlığı ve iş güvenliği kanununda belirtilen yükümler ve sorumluluklar ‘’yapmış’’ gibi olmaksızın, noksansız yerine getirilseydi, 301 canımızı kaybetmiş olur muyduk? Bu olay sadece, kazada vefat eden 301 canı yok etmemiştir. 301 kişinin hanesine, akrabasına telafisi olmayan büyük kayıplar, acılar yaşatmıştır. Bu kayıplardan, işverenler, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve resmi denetleme mekanizması sorumludur. Unutmayalım ki önlemek, ödemekten daha ucuz ve insanidir.



Yazıyı Hazırlayanlar;


A Sınıfı İş Güvenlik Uzmanı / İnşaat Yüksek Mühendisi / Ahmet Lemi Karabey

 Öztürk OSGB İSG Departmanı Şef Yardımcısı   /     C Sınıfı İş Güvenlik Uzmanı / Murat Umut AKGÜL
 



AHMET LEMİ KARABEY
Öztürk OSGB İş Sağlığı ve Güvenliği LTD. ŞTİ. Şirket Ortağı, A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
29 Kasım 1961 Eskişehir doğumlu Ahmet Lemi KARABEY, 1979 yılında Kabataş Erkek Lisesi, 1984 Gazi
 Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden mezun olmuştur.2002-2006 yılları arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ile Atatürk Müze Köşkü Restorasyon çalışması, 2006-2008
yılları arasında Gazi Üniversitesi, Trafik ve Otoyol Yönetimi konularında yüksek lisans yapmıştır.

Işıklar Holding İç Anadolu Bölge Müdürlüğü, Serbest müteahhitlik, T.C. Turizm Bakanlığı TURAŞ Genel
Müdürlüğü, T.C. Cumhurbaşkanlığı Teknik İşler Müdürü görevini yapmıştır. 2004 yılından beri A Sınıfı İş Güvenlik Uzmanlığı sertifikasına sahip Ahmet Lemi KARABEY, evli ve 2 çocuk babasıdır. Halen devam etmekte olan Muş
Yenigün İnşaat -EnerjiSA Alparslan II Barajı ve HES inşaatı ile Yenigün Enerji Söğütlükaya (POSOF 3) HES
işletmelerinde İş sağlığı ve güvenliği koordinatörü olarak görev alan Ahmet Lemi KARABEY, aynı zamanda 2013 Ocak ayından itibaren Öztürk OSGB İş Sağlığı ve Güvenliği LTD. ŞTİ. şirket ortağıdır.



MURAT UMUT AKGÜL
Öztürk OSGB İş Sağlığı ve Güvenliği LTD. ŞTİ. İş Sağlığı ve Güvenliği Departmanı Şef Yardımcısı, C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
6 Ağustos 1988 Ankara doğumlu Murat UMUT AKGÜL, Kılıçarslan Yabancı Dil Ağırlıklı Lisesi, Zonguldak
Karaelmas Üniversitesi İncirharmanı Hazırlık Kampüsü, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Orm.
Endüstrisi Mühendisliği Bölümü’ nden mezun olmuştur.
Kilim Mobilya, Hayat Holding Kastamonu Entegre Balıkesir Yonga Levha tesisinde, Arena Mimarlık-
Mühendislik ve Fabbrica Mobilya’da üretim planlama sorumlusu, kalite kontrol mühendisi, iş sağlığı ve iş
güvenliği sorumlusu olarak farklı pozisyonlarda görev yapmıştır. 2013 yılından itibaren, Öztürk OSGB İş Sağlığı
 ve Güvenliği LTD. ŞTİ’ de iş sağlığı ve güvenliği departmanı şef yardımcısı olarak görev almaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder