21 Şubat 2014 Cuma

HRM Danışmanlık, KAGİDER Ocak Ayı Kahvaltı Toplantısı’ndaydı.

 





HRM Danışmanlık, KAGİDER Ocak Ayı Kahvaltı Toplantısı’ndaydı.




KAGİDER’in düzenlediği “Geleneksel Kahvaltı Toplantıları” bu yıl ilki 23 Ocak 2014 Perşembe tarihinde gerçekleştirildi. HRM Danışmanlık İstanbul Ofisi’nden Şebnem Dedeoğlu’nun katıldığı etkinlikte; ekonomist ve akademisyen Asaf Savaş Akat konuşmacı olarak yer aldı. Türkiye ekonomisi için 2014 yılı beklentilerinin neler olacağını ve bizleri ne gibi risklerin ve fırsatların beklediği tartışıldı.

Şebnem KANDIRALI - Diyetisyen

                                                                                                                                                                                            
BESLENMENİN GELECEĞİ

Şebnem KANDIRALI Kimdir?
Diyetisyen

29/03/1989 İstanbul’da doğan Şebnem Kandıralı’nın, sağlık sektörüne ilgisi, hastane ortamında geçirdiği 2 yıllık kreş eğitimi ile başladı.

Gerek aile gerekse bahse konu çevrede gözlemledikleri; doğru beslenmenin aslında çocukluktan başlayarak uygulanması gereken bir program olduğu olgusu, yapılan yanlışlıkların ileride insan sağlığı ve hatta hayatını nasıl olumsuz etkilediği düşüncesini yerleştirdi. Hedefi bu yanlışı düzeltmek ve çevresinde de kaliteli yaşamı öğretmek olduğundan 1995-2003 yılları arasında eğitimini Özel Gökdil Koleji’nde ve 2003-2008 yılları arasında da orta öğretimini ST. Benoit Fransız Lisesi’nde tamamladıktan sonra, yüksek öğreniminde branş seçimi Yeditepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü oldu. Eğitimi süresince Gülhane Askeri Tıp Akademisi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Özel Pendik Bölge Hastanesi, Evrensel Catering, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi, Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi, Özel Ferihan Lâçin Hastanesi, Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneği Üsküdar Temsilciliği’nde kısa ve uzun dönemli iş tecrübeleri edindi, ayrıca bu süre esnasında 2. Ulusal Sağlıklı Yaşam Sempozyumu, 2. Ulusal Sağlıklı Yaşam Sempozyumu Onkoloji Diyetisyenliği, İstanbul Sağlık ve Beslenme Bienali, 7. Beslenme ve Diyetetik Kongresi, Obezite Sempozyumu ve Obezite ile Savaş Platformu, GNC Yaşam Koçluğu ve Besin Destekleri ve Diyetisyenler için Obezite Cerrahisi Kursu’na katılıp, bilgisini arttırdı ve 2012 yılında bahse konu olan üniversiteden mezun oldu.

Halen Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Programına bilimsel gelişmeleri yakından takip etmek amacıyla devam eden genç diyetisyen, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

Amacı; pozitif bilimin ışığında, mesleki ahlak ve etik ilkelerinden ödün vermeden danışanların beklentilerini değerlendirip, birlikte sağlıklı ve gerçekçi hedefler belirleyerek bu hedeflere başarı ve mutlulukla ulaşarak kalıcı sonuçlar elde etmek ve şahıslara sağlıklı beslenmeyi öğreterek, kilolarını koruyup ömür boyu yüksek kaliteli ve keyifli yaşamı sürdürebilmelerini sağlamaktır.   
  
Diyetisyen olmaya nasıl karar verdiniz? Bu konuda uzmanlaşmak istemenizin sebebi neydi? Sizi etkileyen kişi/durum /olay var mıydı?

Meslek seçimi tabi ki insan hayatında önemli bir yer tutmakta. Kazanma yolunda atılan her adım ve verilen karar ülkemiz şartlarında üniversite sınavından geçmekte. Bu yüzden tercih yaparken insan, geçmişinde kendisini etkileyen olayları ve gelecekte kazanımlarının ne olacağını düşünüyor. Ben, çocukluğumun ilk yılları hastane kreşinde geçen biri olarak çevresel şartlardan etkilenmiş olabilirim ama en büyük etkenlerden biri yakın çevremde gördüğüm hasta potansiyeliydi. Zamanla tercihlerimi yapmam gerektiğinde, “İnsanlara nasıl daha faydalı olabilirim”i düşünürken sağlık sektörünün ilk tercihim olması gerektiğine karar verdim. Bugün bu sektörde çalışırken tercihimin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyorum. Eskiden çoğunlukla hastaneler bazında rahatsızlıkları olanlara diyet verilirken, günümüzde teknolojinin ilerlemesi ile hazır, işlenmiş besinlerin ön plana çıkışı, piyasada ürün çeşitliliğinin artması, tüketicilerin beslenme anlamında yalan yanlış bilgilerle yönlendirilmesi, geleneksel olarak tüketilen besinlerin bile tat, koku, renklerinin değişmesi bu alanda uzmanlaşmış kişilerin bireylere sağlıklı beslenmeyi, doğru besinleri seçmelerini öğretip, yaşam kalitelerini arttırmak açısından önem taşır. Bu alanda uzmanlaşmak kulaktan dolma bilgiler dışında bilimsel çalışmalar doğrultusunda insanlara farklı imkânlar, seçenekler sunmak için akademik anlamda da çalışmalarla ilgilenmeyi gerektirir. İnsanın hem kendisine hem çevresine yaşamı boyunca fayda sağlaması için kendisini yaşanılan şartlara göre yenilemesi, bilgi dağarcığını arttırması gerekir. Bu açıdan eğitim düzeyini yükseltip kişilere daha faydalı olmak adına uzmanlık eğitimime devam etmekteyim.

Günümüzde insanlar diyetisyene ne gibi nedenlerle / şikâyetlerle başvuruyorlar? Gelecekteki bu nedenler / şikâyetler açısından ne gibi değişiklikler olacak sizce?

Diyetisyene başvurulan birincil neden beslenme kaynaklı hastalıklar nedeniyle gencinden yaşlısına kilo vermek ve bu kiloyu kalıcı bir şekilde korumayı sağlamak. Diğer nedenler arasında kilo almak, diyabeti, kalp-damar problemleri veya yüksek kan basıncı olanlarda sağlığın iyileştirilmesi yönünde bir beslenme düzeni istenmesi, sindirim sistemi problemi yaşayanlarda uygun besinlerle düzenli bir beslenme takibi yapılması, hamile veya emzirme döneminde olup sağlıklı beslenmeyi öğrenmek isteyenler ve sporla ilgilenip ona uygun bir program isteyenler. Gelenlerin çoğu vaktiyle çok çeşitli yöntem denemiş, maddi açıdan epey para harcamış, sonuç almış ancak kiloyu geri alıp vermekten bezmiş; artık devamlılık sağlayacak kalıcı bir şeyin peşinde oluyorlar. Bazısı öyle bıkmış oluyor ki; “Lütfen başka bir ürün, toz, karışım vb. bir şey önermeyin” diye belirtiyor. Daha önceki diyetlerinde tek düze besinlerle beslenenleri (Örneğin; sadece salata, yoğurtla) dinlemek benim için şaşırtıcı oluyor. Psikolojileri o kadar bozulmuş oluyor ki farklı alternatifleri sunmama rağmen salata yediremiyorum. Günümüzde artık meslek içi veya dışı o kadar çok bilimsellikten uzak bilgi kirliliği var ki bireyler neye inanacaklarını şaşırmış durumdalar. Her gün medyada bir başka bilimsellikten uzak yanlış haberlerle karşılaşıyoruz.

Gelenler yardım almadan, birinin desteği olmadan ister kilo verme, ister sağlıklı beslenme işi olsun yapmak istemiyorlar. Yine en yakın, belki tavsiye edilen birine tüm sorularıyla birlikte gidip çare arıyorlar. Biz yine en baştan yapılan hataları gözden geçirerek, motivasyonu yeniden kazandırarak uzun süren yola yeniden adım atıyoruz. Hastalıklar günden güne çeşitlendikçe şu anki hastalıklara ek farklı rahatsızlıklarda nasıl besleneceğiz gibi soruların artacağını düşünüyorum. Eğer bu meslek alanında akademik anlamda eğitilen kişi sayısı artarsa sosyal medyada daha fazla boy gösterip, doğru bilgi aktarımı sağlanırsa belki kişi veya diyet bazında yapılan şikayetlerin sayısı azalır.

Beslenme biçimimiz hayatımızı nasıl etkiler? Faydaları ve zararları nelerdir?

Bilindiği gibi sağlıklı beslenmenin yaşam üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Çalışmalar göstermiştir ki düzenli, sağlıklı beslenme ve dengeli öğünler süreklilik arz eden kilo yönetimi, iyi bir ruh hali, hastalıklardan korunma, bağışıklık sisteminin iyileştirilmesi, artmış enerji seviyeleri, başkalarına olumlu ilham olma ve yaşam kalitesinin artışıyla yakından ilgilidir. Yaşamın erken döneminde tüketilen besinler hayatımızın geri kalanı için vücudumuzun metabolizma hızını belirlemede etkilidir. Sağlıklı kiloda olmak diyabet ve kalp hastalığı gibi kronik hastalık risklerini azaltır, benlik saygısını arttırır, ruhsal durumu düzeltir, depresyon görülme sıklığını azaltır ve yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirir. Sağlıklı bir yeme planı (birçok meyve ve sebze, tam tahıllar, az yağlı süt ürünleri ve yağsız proteinler, düşük seviyede doymuş ve trans yağ, şeker, düşük kolesterol ve sodyum) kilo yönetimine ve hastalıklarla mücadelede yardımcıdır. Tavsiye edilen günlük kalori alımı ve porsiyon kontrollü yemekler sağlıklı kilo korunmasına hayatınız boyunca destek olacaktır. Kötü bir beslenme düzeni az veya çok, günlük ihtiyacımız olan sağlıklı besinlerden yeterince alınmaması veya liften düşük, yüksek yağ, sodyum ve şekerden zengin çok çeşit besin ve içecek tüketimi enerji ve besin öğesi (karbonhidrat, protein, esansiyel yağ asitleri, vitamin, mineral, lif ve sıvı) alımlarını kısıtlar. Gündelik sağlığımızı ve iyi olma halimizi etkiler, keyifli ve aktif bir yaşam sürmemizi engeller. Kısa dönemde stres ve yorgunlukla kendini gösterir, çalışma temposunu etkiler ve zamanla bazı sağlık sorunlarına zemin hazırlar (fazla kilolu veya obez olmak, diş çürüğü, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalığı ve inme, tip-2 diyabet, osteoporoz (kemik erimesi), bazı kanserler, depresyon, yeme bozuklukları vb. )

Gelecekte beslenme şekillerindeki değişiklikler ve tüketilecek besin grupları neler olacak? Bunlar insanların yaşam şekillerini nasıl etkileyecek?

Şu anda dünya nüfusunun büyük çoğunluğu kıtlıktan uzaklaşmakta ve çeşitli hastalıklarla boğuşmaktadır. Çünkü ya besin öğelerinin veya kalori eksikliği sonucu yetersiz besleniliyor ya da sağlıksız kaynaklardan aşırı kalori alarak gene kötü bir beslenme tablosu çiziliyor. Günümüzde fiziksel aktivitenin azlığı ve modern diyet, batı diyetinin tüketiminin hızla artışı (yüksek sıvı yağ, şeker, düşük lif alımı, hayvansal gıda, doymuş yağ, kolesterol,  tatlandırıcı, işlenmiş hazır besinler)  açlığı belki azalttı ancak beslenme kaynaklı hastalıklarda (Obezite, kalp-damar hastalıkları, kanser, diyabet)  artmaya başladı.  Tarımın da makineleşmesiyle artık çiftçi de yüksek nakit getirisi olan ürüne yöneldikçe daha dengeli bir diyet sağlayan birden çok ürün ekip biçmeye son verdi. Tahıl ve sebzenin bol olduğu geleneksel diyetler yerini yağ ve şeker oranı yüksek yemeklere bıraktı. Büyük şehirlerde kadınların da çalışma hayatında aktif rol oynamaya başlaması ile ev dışında besin tüketimi arttı, alışveriş yapmak, sağlıklı yemekler

hazırlamak ve pişirmek yerini pratik, ayaküstü yenen Fast Food yiyeceklere bıraktı. Günümüzde dışarıda geleneksel ev yemekleri bulmak neredeyse imkânsız. Girişimci olup yer açanlar hem maliyeti, hem yapım ve sunum sürelerini hesap ettiklerinden sağlıklı bir ürün piyasaya sürüp tüketilip tüketilmeyeceğini düşüneceğine enerjisi yoğun, besin öğesi fakir, porsiyon miktarı büyük yiyeceklerin peşinde. Her adım başı bir dönerci, simitçi, kahveci, tatlı dükkânı vb. oldu.  Mevsiminde alınan meyve ve sebzenin bile tadının, kokusunun, renginin değiştiği günümüzde bu iki besin grubunun tüketimi günlük önerilen tavsiyelerin son derece altında, et ise ağırlıklı olarak tüketilmekte. İleride şu an için piyasada bulunan ancak tüketicinin yeterli bilgi sahibi olmadığı, işlemden geçirildiği için sağlıksız veya katkı maddeli kanser yapar endişesi ile tüketmekten uzak durduğu fonksiyonel besinler önemli ölçüde hayatımızda rol oynayacak. Bu alanda ileride ürün çeşitliliği sağlanacak ve bireyler artık doğal yollarla bulamadığı besin öğelerini vücut fonksiyonlarının devamlılığını sağlamak için, gerekli vitamin ve mineralleri zenginleştirilmiş sağlığa artı fayda sağlayan fonksiyonel ürünlerle (omega 3’lü yumurta, enerjisi azaltılmış peynir, probiyotik yoğurt vb.) almaya çalışacaklar.

Bu sektörde kariyer yapmak isteyen gençlere tavsiyeniz nelerdir?

Dinlemenin, motive etmenin, çözüm üretmenin ve ilham vermenin gerekli olduğu, insan ilişkilerinin ise yoğun geçtiği bir meslek. Öncelikle bu özelliklere kişinin sahip olup olmadığını kendine sorması gerekiyor. Seçilen mesleği sevmek o işi keyifle yapmakta en büyük etken. İnsan işini sevip, benimseyip her şekilde çevresine faydalı bir birey olmalı. Akademisyen sayısının az olduğu mesleğimizde bu alanda ilerlemelerini tavsiye ederim. Yabancı kaynakları, bilimsel çalışmaları takip edip bilgilerini arttırmalarını, sosyal anlamda aktif olup doğru bilgi paylaşımını sağlamalarını öneririm.





Dr. Cenk Tezcan - BeWell Kurucu Ortağı, Tıp Bilişimcisi

Dr. Cenk Tezcan Kimdir?
 BeWell Kurucu Ortağı, Tıp Bilişimcisi
Türkiye Fütüristler Derneği, Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Siyasal Bilgiler Fakültesinde İşletme Yönetimi Programını tamamladı. Marquette Hellige, Meteksan Sistem ve Intel firmalarında, tıbbi cihaz, anahtar teslimi hastane ve tıp bilişimi konularında çalıştı. Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası ve çeşitli Bakanlıkların Danışmanlığı görevlerinde bulundu. TUSİAD’a Mobil Sağlık raporu yazıyor ve mobil sağlık pilot projesinde SGK’ya danışmanlık veriyor. TRT’de fütürizm üzerine 13 dizilik bir televizyon programını hem yönetti, hem sundu.  Orta Doğu Teknik Üniversitesi Enformatik Enstitüsünde lisans üstü öğrencilere “Executive Medical Informatics” ve “Future Studies” dersi veriyor. Mobil sağlık ve Sağlığın geleceği konularında çok  sayıda konuşma ve makale sahibi. Yazılarını www.cenktezcan.com adresinde derliyor.

SAĞLIK DÜNYASINA FÜTÜRİSTİK BİR BAKIŞ
Yüzyıllardır süregelen ve Hastane/Doktor üzerine kurulu sağlık sistemi; refah düzeyinin dünya seviyesinde artması, özellikle bilişim ve iletişim teknolojilerinin hız, boyut ve menzil kapsamında gösterdiği çok hızlı gelişim, bunun genomik çalışmalara yansıması ve internet kullanımının yaygınlaşması; 21. Yüzyıl başında sağlık anlayışımızı ve sunumunu kökünden değiştirecek büyük bir transformasyonun başlamasına sebebiyet vermiştir.  Bu durum, hastane ve doktor odaklı bir sağlık sisteminin birey (burada sadece hasta kavramından bahsetmiyorum) odaklı bir hale geleceğini ve sağlığın “kişiselleşeceğini” gösteriyor. Kişiselleşen sağlık kavramı; sadece hasta olduğunda sağlık sistemine başvuran ve sağlığı konusunda takip edilemeyen günümüz pasif bireyinin, kendi sağlığıyla ilgili sorumluluk alan, sağlıklı yaşamaya, hasta olmamaya özen gösteren, sağlık verilerini yanında taşıyan, gerektiğinde hastalığıyla ilgili verilerin 7/24 kontrol altında tutulduğu proaktif bir yaklaşım sergileyen bir bireye dönüşmesini betimliyor. Bu tanımla birlikte; internet (bilgiye ulaşımın kolaylaşması) ve sosyal medya sayesinde sağlığı ve hastalıkları konusunda daha fazla bilgilenen ve bilinçlenen bir toplumun daha kaliteli ve hızlı bir hizmet için geliştireceği talep, teknolojinin ve yeni işletme trendlerinin de buna vereceği cevap, geleceğin sağlık sistemini belirleyen göstergeler olarak karşımıza çıkacaktır.
Gelecekle ilgili uzgörülerde bulunmak her zaman zor olagelmiş, uzgörücüler çağlar boyunca pek fazla ciddiye alınmamış, çoğu zaman çoğunluk tarafından müstehzi bir gülümseme ile karşılanmıştır. Pozitif bir düşünce sistematiği olan Fütüristik çalışmalar, geleceği tahmin etmekten öte, megatrendleri gözlemleyerek hedeflenen geleceğin yaratılması için çaba göstermeyi, senaryolar üretmeyi ve hedeflenen/tercih edilen geleceğe ulaşma yolunda ciddi çalışmalar yapmayı gerektiren çokbilimli bir sistemdir. Teknolojik gelişmenin geçtiğimiz 30 senede sürekli yükselen ivmesini göz önüne alarak gelecekle ilgili gerçekçi uzgörülerde bulunmak olasıdır. Bu sayede bilimkurgu gibi görünen bir çok önermenin, çok uzun olmayan bir gelecekte gerçek bilim olduğunu gözlemleme şansına sahip olabiliriz. Bu yazıda, Sara O’Marberry gibi inovatif bir hastane mimarından, David Ellis ve James Rifkin gibi fütüristlerden de esintiler bulacaksınız.
Sağlığın geleceğini konuşurken aşağıdaki gelişmelerin lokomotif etkisi göz önünde bulundurulmalıdır;
-           Fotonik, biyolojik, moleküler, atomik ve kuantum bilişim mimarileri
-           Yapay zeka, sanal gerçeklik, robotik uygulamalar, nanoteknoloji
-           Ses tanıma uygulamaları, veri tabanı/veri madenciliği çalışmaları, akıllı kartlar
-           Biyoteknoloji, gen ve kök hücre çalışmaları, suni organlar, suni ekstremiteler
-           Kontrollü sinir hücreleri üretimi, nöral çip implantları
-           Telesağlık, mobil sağlık uygulamaları

Teknolojik gelişmeler beraberinde her zaman organizasyonal (ve bireysel) gelişmeyi de gerektirir. Bu cümleden olmak üzere; çok hızlı değişen teknolojinin etkili şekilde kullanılmasının, kullanıcına oluşturulacak olumlu davranış değişikliğini ile orantılı olacağını söylemek durumundayız. Bu nedenle, hastanın veya sağlıklı bireyin yenilikler hakkında bilinçlendirilmesi, farkındalığının artırılması gereksinim haline gelmektedir. Sağlık okuryazarlığını da kapsayan bu süreç ancak “Sağlık iletişimcilerinin” etkin ve doğru destekleri ile mümkün olabilecektir.
Sağlık dünyasında yaşanan transformasyon, sisteme yeni oyuncuların da girmesine sebep olacaktır. Telefon operatörleri, çağrı merkezleri, mobil sağlık kuruluşları, sağlık sigorta firmaları, eczaneler, konuyla ilgili sivil toplum örgütleri; eskiye kıyasla çok daha etkin hizmet sunucuları olarak karşımıza çıkacaklardır.
Teknolojideki gelişmeleri ön planda tutarak ve bahsedilecek uygulama modellerinden bazılarının deneme fazında sağlık kurumlarında uygulanmaya başlandığını hatırlatarak sağlığın gelecek yansımalarını 3 başlık altında ele almayı düşünüyorum;
1)         Kişisel Sağlık
2)         Gelecekte Hastaneler
3)         Tıpta Beklenen Gelişmeler  

1. KİŞİSEL SAĞLIK
Sağlığın kişiselleşeceği kavramı, bireylerin kendi sağlıklarından daha fazla sorumluluk almaları, sağlıklarını korumada ve hastalıkları ile başa çıkmada kendi inisiyatiflerini kullanabilme yeteneğini kazanmalarıdır. Sağlığın kişiselleşmesi 3 değişik uygulama modelini gündeme getirecektir;

1.         Kronik Hastalık Yönetimi;
Nüfus yaşlandıkça artmakta olan kronik hastalıklarla baş etmenin önemli bir yolu, hastaları evde ve iş yerlerinde kontrol altında tutarak hem yaşam kalitelerini artırmak, hem de işgücü kayıplarını azaltmaktır.

2.         Bağımsız Yaşama;
65 yaş üstü, belli motor fonksiyonlarını yitirmiş yaşlı nüfus ile engellilerin yaşam kalitelerini ve bağımsızlıklarını korumalarına yönelik olarak bilişim ve iletişim teknolojilerinin, sensörlerin ve erken uyarı sistemlerinin kullanılmasıdır

3.         Wellness (İyilik halinin sürdürülmesi)
Diğer yandan, sağlıklı ve genç nüfus ise, sağlıklarını korumak, zindeliklerini, formlarını ve güzelliklerini devam ettirmek adına, özel geliştirilmiş bilişim ve iletişim aygıtlarını gelecekte sık olarak kullanacaklardır.
  
2. GELECEKTE HASTANELER
Teknolojideki gelişmeler, hastanelerde de operasyonel anlamda ve uygulama modellerinde birçok değişikliği gündeme getirecektir. Geleceğin hastanesi daha çok ‘entegre dijital’ bir yapıya kavuşacaktır. Bu da kültürel açıdan rollerin değişmesine, profesyonelleşmeye ve otelcilik hizmetlerinin ön plana çıkmasına sebep olacaktır.

3. TIPTA BEKLENEN GELİŞMELER

Tıpta Yakın Gelecek Trendleri; (2030 senesine kadar)
-                      Sağlık sektöründe çalışan pek çok beyaz yakalı çalışanın hatta doktor ve hemşirenin işlevini görebilecek yapay zekalar üretilecek, (Bu durum hiç bir zaman doktor ve hemşirenin önemini azaltmayacaktır)
-                      Nanoteknolojik üretim süreçleri sayesinde, vücuda uygulandığında medikal ve cerrahi amaçlı kullanılacak otomatik cihazlar üretilecek,
-                      Robotlar bizlerden daha iyi görme, duyma, koku alma ve dokunarak hissetme kabiliyetlerine haiz olacaklar ve bizim duyumsayamadığımız elektromanyetik ve kimyasal spektrum aralıklarına erişebilecekler.
-                      Uzun yaşam ilaçları moda olacak, Bu ilaçlar, kullananlara daha aktif, daha sağlıklı ve daha üretken bir yaşam sunacaklar. 100 yaşına kadar sağlıklı yaşamak normal kabul edilecek. Bu ilaçlar, daha çok zenginlere yönelik olacağından etik problemleri de beraberinde getirecek,
-                      Kişisel DNA profillerinin haritalarının çıkarılması ve bu bilginin hastalıklardan korunma amacıyla kullanılması ilaç sanayini değiştirecek, kişiye özel ilaçların yaygınlaşmasını sağlayacak,
-                      Biyoteknoloji, kök hücre ve genomik çalışmaların yaygınlaşması, insan zekasını da artıracak,
-                      Süper bilgisayarlar, yapay zeka ve gelişmiş tıbbi bilgi teknolojileri, insanların yaşam kalitesini artırmada doktorların becerilerini maksimum düzeye çıkaracak,
-                      Kişiselleştirilmiş DNA diyetleri, insanlara hangi besinlerin sağlıklarını koruyacağını ve hastalıkları önleyeceğini öğreteceğinden uzun yaşamı tetikleyecek,
-                      Genetik aşılar ve düzenleyici DNA cerrahileri gibi yaşam uzatıcı uygulamalar, akıllı ilaçlar ve nöromedikal cihazlar; sağlığın korunmasını, zekanın gelişmesini ve güzelliğin sürdürülebilmesini sağlayacaktır.

Tıpta Uzak Gelecek Trendleri; (2030 senesi sonrası)

-       Holografik Projeksiyon; Gerçek boyutlarda, transparan holografik hasta görüntüleri kullanılmaya başlayacak. Fiziki mekanlarda veya online sanal ortamlarda doktorlar bu 3 boyutlu görüntüler üzerinden teşhis koyacak ve uzak mesafedeki meslektaşları ile hastanın durumunu tartışabileceklerdir.
-     Tamamlayıcı Gerçeklik; Özel gözlük takmış doktorların ameliyat esnasında sanal görüntüler üzerinde vücüt içini görmeleri sağlayacak bir teknik.
-       Robotik Cerrahi;  Uzaktaki bir cerrah tarafından yönetilen robotlarla veya önceden programlanmış ve doktor tarafından monitörize edilen robotlarla ameliyat yapmak yaygınlaşacaktır.
-       Nöral cihazlar; Nöro-yenilikler, direkt beyine erişim sağlayıp, zeka, kabiliyet ve hafızanın artırılmasını sağlayacaktır.
-        Kök hücre sentetik dokuları ve organ oluşturma; Organ nakli için organ ve dokuların inkübatörlerde yaratılması
-        Nörogenerasyon; omurilik, sinir ve beyin hücrelerinin geliştirmesi, inme inmiş, felçli hastaların tedavilerinde çığır açacaktır.
-       Tedavi amaçlı klon bankaları; hastalıklı organların değiştirilmesi için ve ömrün uzatılması için yeni organ oluşturmaya yönelik hücre depolanması
-                      Ömür Uzatma tatilleri
-                      Gen Bankaları 

SONUÇ

Teknoloji, tıpta ve sağlık uygulamalarında bugün hayal bile edemeyeceğimiz gelişmeleri hizmetimize sunacaktır. Damar içinde çalışacak uzaktan yönetilen nanorobotlar, akıllı ilaçlar, kemik zamkları, hareket eden ameliyathaneler, ön büro robotları önümüzdeki birkaç dekatta hayal olmaktan çıkacaktır.
Dikkat edilmesi gereken, teknolojiyi adapte ederken alt yapının doğru oluşturulması, ihtıyaç duyulan teknolojiye yatırım yapılması ve teknolojiyi kullanacak personele güçlü ve sürekli eğitimin verilmesidir. Değişimin aynı zamanda alışkanlıklarımızda ve yaşam biçimimizde değişiklik talep ettiğini unutmamalıyız.
Sağlıklı geleceklere...  


HRM Ankara - HABER

ARVENTO İLE EĞİTİM İŞBİRLİĞİ

HRM Danışmanlık ile Arvento Mobil Sistemler firması eğitim için işbirliği kurdu. “Akışla Sunum Yapmak” eğitimi 11 Ocak 2014 tarihinde Eğitmen Müge Cantekin’ in danışmanlığıyla gerçekleştirildi.  Arvento firmasının üst düzey yönetici ve satış ekibinin bulunduğu eğitimde renkli görüntüler yaşandı.


Mehmet Aslanyürek - Ege Üniversitesi Futurizm Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Mahmut ASLANYÜREK Kimdir?
Ege Üniversitesi Fütürizm Topluluğu, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Ebiltem TÜBİTAK Teknoloji Transfer Ofisi, Girişimcilik Elçisi

Selçuk Üniversitesi Bilgisayar Programlama ve Teknolojisi Bölümünden 2010 yılında mezun olmuştur. Ege Üniversitesinde İstatistik Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi olarak eğitimine devam etmektedir. Aynı yıl katıldığı AIESEC İzmir’de 1.5 yıl gönüllü olarak çalışmıştır. Başarısızlıkla sonuçlanan 3+1 vakfı kurma girişimi ve yine başarısızlık ile sonuçlanan bir blog site Fikr-i Antep projesinden sonra 2012 yılında sırasıyla Ege Üniversitesi İstatistik Araştırma Topluluğu ve Ege Üniversitesi Fütürizm Topluluğunun yönetimine katılmıştır. 2013 Eylül ayı itibari ile İAT’ deki misyonunu tamamlamış olup, Ege Üniversitesi Fütürizm Topluluğunda halen yönetimde yer almaktadır. Son olarak Mahmut Aslanyürek 2013 yılından bu yana Ebiltem TÜBİTAK Teknoloji Transfer Ofisinde Girişimcilik Elçisi olarak çalışmalarına devam etmektedir. 


1)Fütürizm Nedir?
Fütürizm İngilizce Future(gelecek) kelimesinden türemiş ve Türkçe karşılığı “uzgörü” olan bir düşünce biçimidir. Fütürizm ile ilgili pek çok tanımlama yapılabilir ama bizim üyelerimize de tanım olarak sunduğumuz; “Fütürizm olumlu gelecek tasarımcılığıdır” cümlesi bana göre Fütürizmin en iyi özetidir.

2)Fütüristler Neler Yapar?
Fütüristler hayatın her alanı hakkında hayaller kurarlar. Yaşanacak olaylar ve dünyanın alacağı yön ile ilgili tahminlerde bulunurlar. Tabi ki medyumluk yada falcılık gibi değil. Tamamen bilimsel gerçeklere dayanarak, yapılan araştırmaları inceler ve çeşitli olası teoriler hakkında öngörülerde bulunurlar.

3)Dünyada ve Türkiye’de Fütürizm Ne Durumda?
Bundan 50 yıl önce Amerika’da kurulan WFS(World Future Society) ile her meslekten ve yaştan insan Fütürizm çatısı altında örgütlenmiş durumda. Türkiye’de ise 2006 yılında kurulan Türkiye Fütüristler Derneği çalışmalarını yapmakta. Türkiye’de Fütürizm çok yeni bir kavram olarak kabul ediliyor. Türk insanının şu anda Fütürizme olan yaklaşımının bundan 5 yıl önce “Girişimcilik” ve “İnovasyon” kavramlarına olduğu düzeyde olduğunu düşünüyorum. Fütürizmin bu iki kavrama göre yayılma konusunda çok büyük avantajları var. Öncelikle bu kavramların kabulünden sonra insanlarımız yeni bir şeyler yaratma konusunda daha istekli oldular. İkinci olarak ise Fütürizm gelecekle ilgili olduğu için Fütüristlerin  inovatif düşünmesi ve hayallerini gerçek kılmak içinde girişimci olmalısı gerekmekte. Bu iki kavramın ülkemizde kabulünün sağlanmış olması da Fütürizm düşünce akımının yayılması konusunda bize avantaj sağlıyor.

4)Türkiye Fütüristler Derneği Neler Yapıyor?
Fütüristler Derneği, sosyal ve pozitif bilimler açısından tüm disiplinlerin ve teknolojinin insanlığı ne kadar ve nasıl etkileyeceği, nelerin değişeceği ve dönüşeceğiyle ilgili görüşleri paylaşmak; iş yaşamı ve sosyal hayatı iyileştirmeye yönelik yöntemler geliştirmek üzere faaliyetlerde bulunmaktadır.
Özellikle şu anda ODTÜ’de Fütürizm okulunun faaliyet göstermesi ve 1 Mart Dünya Fütüristler gününün ilk defa 2013 yılında ülkemizde kutlanmış olması derneğin insanları bilinçlendirme çalışmaları bakımından başarılı adımlar olarak kabul edilebilir.
Türkiye Fütüristler Derneği şu anda Ankara ve İstanbul şubeleri ile çalışmalarını sürdürmekte. Ege bölgesi ve İzmir için güzel bir haber olarak ise derneğin bu yıl içerisinde İzmir’de 3. şubesini açacağını söylemek benim için büyük bir mutluluk. Bu şube ile beraber İzmir içerisinde pek çok şirketin geleceğe daha aydınlık bakacağına inanıyorum.

5)Ege Üniversitesi Fütürizm Topluluğu Neler Yapar?
Ege Üniversitesi Fütürizm Topluluğu 2008 yılında kurulmuş ve o günden 2012 yılında kadar her yıl en azından bir büyük etkinlik gerçekleştirmiş ama sürdürülebilirliği sağlanamamış bir topluluk konumundaydı. 2012 yılında topluluğun yönetimini devraldığımız zaman Fütürizmi kampüs içerisinde ve Ege bölgesinde tanıtmanın haricinde EFT’yi geleceği olan bir topluluk olarak bırakmayı hedef belirledik. Geride kalan 2 sene içerisinde sektörlerin gelecekleri ile ilgili konuşmalar yapan pek çok firma yetkilisi ile öğrencileri buluşturduk. Sektörleri sadece dinlemek yetmez dedik fabrika gezileri düzenledik ve geçen sene en büyük etkinliğimiz olan “Fütürizm ve İnovasyon Zirvesi” ni gerçekleştirdik. Bu sene ise bu etkinliklerin yanı sıra üyelerimize özel olarak her hafta bir sektör seçip takımlar halinde o sektörün 5-10-20 yıllık süreçlerde yaşayacağı değişimi göz önüne alarak iş fikirleri oluşturup bu fikirleri hep beraber tartıştığımız “Fütüristik Kahve Sohbetleri” düzenliyoruz.

6)Size nasıl ulaşabiliriz?
Türkiye Fütüristler Derneği: http://www.futurizm.org/
Genç Fütüristler: http://www.gencfuturistler.org/
E.Ü. Fütürizm Topluluğu: https://www.facebook.com/EUFuturizm?fref=ts

Bu adresler üzerinden bizleri takip edebilir ya da sorularınızı yöneltebilirsiniz.


Kartaca Bilişim - Selin Yetimoğlu

Selin Yetimoğlu Kimdir?
Kartaca Bilişim İnsan Kaynakları Sorumlusu, Fütürist, Blogger



2006 yılında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans hayatına başladı. Üniversite hayatında karakterine ve yaşamına derslerdekinden çok daha fazla olumlu katkı sağlayabileceğine inandığı BUSOS’a (Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Sorumluluk Kulübü), ayrıca LÖSEV ve Toplum Gönüllüleri Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarına katıldı. 2011 yılında henüz diplomasını almamışken Divan İstanbul Oteli’nin açılış ekibinde İnsan Kaynakları Asistanı olarak profesyonel kariyerine başladı. Oradan ayrılmasının ardından geçen 3 aylık dönemde İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi tarafından düzenlenen İnsan Kaynakları Yönetimi sertifika programına katılıp, sonrasında Elkotek Mühendislik İnsan Kaynakları departmanında Asistan olarak göreve başladı.
2012 yılında Nisan-Ekim ayları arasında Kartaca’da İnsan Kaynakları ve İdari İşler Bölüm Sorumlusu olarak tüm bölüm süreçlerini yönettiği görevinden Global Leads Group firmasında çalışmak üzere Almanya’ya gitmek için ayrıldı. 6 aylık bu dönemsel projenin sonunda Türkiye’ye dönerek yeniden Kartaca’da çalışmaya başladı. 2013 yılında House of Human’ın ICF onaylı Koçluk eğitimini aldı.
Kişisel blogu dışında her hafta İnfopik’te, çoğu zaman Yazılım Dilleri’nde, ara sıra Enerjik.com.tr kariyer portalında, bazı bazı da Sinema Kafası blogunda yazmaktadır.




TEKNOLOJİK İNSAN KAYNAKLARINA FÜTÜRİSTİK BİR BAKIŞ
Teknoloji hayatımızın her alanında varlığını artırmaya devam ediyor. Bu varlık çoğu zaman hayatımızı kolaylaştırmak için kendine yaşam buluyor, bazense hayatımızı tamamen alt üst edip tüm alışkanlıklarımızı değiştirmek için…
Teknolojiyi yaratanlar, bugünümüze şekil verenler, eski Yunan döneminde yaşasaydı tanrı kabul edilirlerdi bence. Keza, Apple’ın yaratıcısı rahmetli Steve Jobs da özellikle ölümünün ardından bir ilah olarak anılmaya devam ediyor. Öyle olmasaydı kendisine taparcasına dünyanın ta öteki ucunda bir ülkenin bankası, reklamlarında çakma Steve Jobs’lar yaratır mıydı?
Velhasıl, teknoloji hayatımızı çepeçevre sarmış durumda, ki bence bu halimiz bundan bir 10 yıl sonrasına göre oldukça ilkel kalmış olacak. “Daha ne kadar teknolojik olabiliriz ki” sorusuna muhtemel cevapları benim havsalam almıyor ama yine de işim gereği “İnsan Kaynakları & Teknoloji” başlığına kafa yormam ve muhtemel teknolojik gelişmelerin İK dünyasında yaratacağı değişimleri tahmin edebilmem gerekiyor. Bu yüzden de okuduklarım ve duyduklarımdan yola çıkarak oluşturduğum “2014 Teknolojik İnsan Kaynakları Trendleri” listemi paylaşıyorum.
Sosyal medyalaştırılmış İK uygulamaları
Şirketler çalışanlarının sesini içeride ve dışarıda duyurmaları için uygun platformu yaratabilmeli. Şirket çalışanları tarafından oluşturulan Turkcell ve Kartaca bloglarını örnek olarak incelemenizi tavsiye ederim. Bloga ek olarak çalışanlar twitter ve facebook üzerinden de çekinmeden paylaşım yapabiliyor olmalı. Bu devirde “Kurum binası içinde çekilen fotoğraf dışarı çıkarılamaz” fikrini sürdüren şirketlerin yolları yol değildir, uyarmadan geçmeyelim…
Uzaktan işe alım yapabilen video araçları
Şimdilik ülkemizde çok yaygın olmamakla birlikte bazı kariyer portalları ve sırf bu iş için geliştirilmiş web siteleri (örneğin; HRVenue) bu işi yapmamızı sağlıyor. Online mülakat, hem adayı hem de şirket tarafını zamandan ve masraftan kurtaran önemli bir teknolojik gelişme. Bu mülakat türü Skype gibi araçlarla canlı olarak gerçekleştirilebildiği gibi, yurtdışında video kayıt yöntemi daha yaygın kullanılıyor. Hatta DHL gibi bazı şirketler belli pozisyonlar için iş başvurularını sadece video kaydı ile kabul ediyor.
Oyunlaştırılmış çalışma ortamı
Belki 2014′te olması acil değil ancak Z kuşağının aramıza iş arkadaşı olarak katıldığı gün, yani çok yakın bir gelecekte ofislerimizin bugünkünden biraz daha farklı tasarlanmış olması gerekecek. Şöyle düşünelim; biz dünyayı önce dünyaya dokunarak tanıdık ve sonra hayatımıza dokunmatik ekranlar girdi. Z kuşağı ise önce oyun oynama vesilesiyle dokunmatik ekranlarla tanıştı ve teknolojik ailelerde yetişen bir kısmı gerçek dünyayı ekrana dokunurcasına değiştirmeye çalışınca afalladı. İşte bu çocuklar yetişip çalışmaya başladıkları zaman bizlerin iş yapış şekline uyum sağlamayacak. Bu yüzden biz şimdiden onlar için ortamı hazırlamalıyız, bebek bekleyen aileler “bebek odasını da bebek geldikten sonra hazırlarız nasılsa” demez öyle değil mi?
Sanallaştırılmış iş yapış şekli
Fütüristlerin iddiasına göre yakın bir gelecekte farklı lokasyonlarda bulunan 5 kişi sanal bir toplantı odasında buluşabilecek. Yok, bu şekilde anlatamadım sanırım, böyle daha çok sanki chat odasında buluşulacakmış gibi oldu. :) Şimdi efenim, adamlar bir teknoloji geliştirmiş, şu anda burada olmayan birisini ışık oyunları ile buradaymış gibi gösterebiliyorlar ve ses-görüntü bağlantıları sayesinde de o evinde oturmuş konuşuyorken sanki burada toplantı odasında oturuyormuş gibi kendisini görüp sohbet edebiliyoruz. İşte bunun 5 kişilik versiyonu da gelecekteki toplantı şeklimizi ortaya koyuyor. Zamanla yaygınlaşacak bu teknoloji şu an muhtemelen arz-talep sebebiyle uçuk rakamlara elde edilebiliyordur, o yüzden bunu 2014′te çoğu şirkette kullanmaya henüz başlamamış olacağız.
Uzaktan çalışma imkanı
Bazı kurumlar bu uygulamayı yaygın şekilde kullanmaya başladı. Kiminde haftada bir gün herkes evinden çalışıyor, kimindeyse kişi belli limitler dahilinde istediği gün evden çalışabiliyor. Elimizdeki teknoloji sayesinde uzakta olmak takım çalışmasını bozmadan iş yapmamıza olanak sağlıyor ve evden çalışmak demek iş yapmaktan kaytarmak anlamına gelmiyor, kontrol mekanizmaları devreye alınabiliyor.


Futurizm


Trrrrum, 
Trrrrum, 
Trak tiki tak 
Makineleşmek istiyorum! 

Mutlak buna bir çare bulacağım 
ve ben ancak bahtiyar olacağım 
Karnıma bir türbin oturtup 
Kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!

Nazım Hikmet Ran, 1923

Nazım Hikmet’in  “Makineleşmek” şiiri Fütürist özellikler taşır. Şiiri yazdığı dönem Rusya’da Fütürist akımın en güçlü olduğu yıllardır. Şiirinde gelecekten ve sanki geleceğin insanlarından bahseder Nazım Hikmet. “Karnıma bir türbin oturtup,  Kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!” derken, tıpkı bir bilimkurgu filminin sahnesine atıfta bulunur. Aynı zamanda teknolojinin gelişimine duyduğu hayranlığı açıkça ortaya koyar. Kendisinin bir dönem fütürist akımın etkisinde yazdığı bu şiir bugün bile etkileyiciliğini korur…

Fütürist akım 1900’lü yıllarda sanat ve edebiyat alanında kendini gösterse de, günümüzde başlı başına ‘geleceğin’ ve ‘gelecek hakkında düşünmenin’ ta kendisidir. Bugün fütürizm var olan, tanımlanmış bir geleceği benimsemek yerine, bilgi teknolojileri temelinde alternatif gelecekler oluşturmak için çabalar; bunu yaparken de ‘olumlu gelecek tasarımı’ yaklaşımını kabul eder. İçinde bulunduğumuz yüzyılda, bugüne ve geleceğe dair umutsuz, olumsuz bakma eğilimindeyiz.  Bunu düşünmemizi sağlayacak ekonomik, politik ve sosyal birçok gelişmeye şahit oluyoruz. Oysa fütürist bakış açısına sahip olanlar, hatta bunu bir yaşam biçimi olarak benimseyen ‘fütüristler’,  insanoğlunun geleceğinin, bilinçli bir ‘uzakgörü/uzgörü’ anlayışıyla en ideal şekilde inşa edilmesinin peşindeler.

İnsanın akıl ve zekâsını kullanarak, yaratıcılığını teşvik etmek için teknolojiden yararlanmasını sağlamak, sürdürülebilir küresel gelecek için etik değerlere olan duyarlılığın artırılmasını ve uluslararası ortak bir hukuki düzenin kurulmasını sağlamak, dünyayı ve kaynaklarını tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul eden anlayış ve uygulamalar geliştirmek, ileri teknolojiler geliştirmek,
doğal kaynakları temel alarak sosyal adaleti en insani ve en etkili biçimde sağlamak, kaynakların belli sayıda ülke/toplum tarafından kontrol edilmesini engellemek, tüm mal ve hizmetleri  herkes için kolay ulaşılabilir hale getirmek… işte tüm bunlar geleceği ‘olumlu’ bir yaklaşımla inşa etmenin peşinde olan, gurur veren Türkiye Fütüristler Derneği’nin 2009 yılındaki Fütürist Manifestosu ile belirlediği temel ilkelerden bazıları. 21. Yüzyıl fütüristlerinin bir çok yeniliğe önderlik edeceği kesin…
Bizler de içinde bulunduğumuz çağda, dünyada ve ülkemizde en önemli adımların ileriye, inovasyona ve etik değerlerden ödün vermeden teknolojik gelişmelere doğru atılmasını umut ediyoruz ve bu ay da sizlere az bilinen, çok merak edilen ‘Fütürizm’ akımının kapılarını aralıyoruz. Keyifle okuduğunuzu umduğumuz bültenimiz, bundan böyle her iki ayda bir,  güncel eğilimlerle ve iş dünyasına dair yepyeni konularla daha zengin bir içerikle sizlerle buluşacak.  Güzel günler dileriz.
Saygılarımızla,
HRM Danışmanlık