21 Şubat 2014 Cuma

Şebnem KANDIRALI - Diyetisyen

                                                                                                                                                                                            
BESLENMENİN GELECEĞİ

Şebnem KANDIRALI Kimdir?
Diyetisyen

29/03/1989 İstanbul’da doğan Şebnem Kandıralı’nın, sağlık sektörüne ilgisi, hastane ortamında geçirdiği 2 yıllık kreş eğitimi ile başladı.

Gerek aile gerekse bahse konu çevrede gözlemledikleri; doğru beslenmenin aslında çocukluktan başlayarak uygulanması gereken bir program olduğu olgusu, yapılan yanlışlıkların ileride insan sağlığı ve hatta hayatını nasıl olumsuz etkilediği düşüncesini yerleştirdi. Hedefi bu yanlışı düzeltmek ve çevresinde de kaliteli yaşamı öğretmek olduğundan 1995-2003 yılları arasında eğitimini Özel Gökdil Koleji’nde ve 2003-2008 yılları arasında da orta öğretimini ST. Benoit Fransız Lisesi’nde tamamladıktan sonra, yüksek öğreniminde branş seçimi Yeditepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü oldu. Eğitimi süresince Gülhane Askeri Tıp Akademisi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Özel Pendik Bölge Hastanesi, Evrensel Catering, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi, Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi, Özel Ferihan Lâçin Hastanesi, Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneği Üsküdar Temsilciliği’nde kısa ve uzun dönemli iş tecrübeleri edindi, ayrıca bu süre esnasında 2. Ulusal Sağlıklı Yaşam Sempozyumu, 2. Ulusal Sağlıklı Yaşam Sempozyumu Onkoloji Diyetisyenliği, İstanbul Sağlık ve Beslenme Bienali, 7. Beslenme ve Diyetetik Kongresi, Obezite Sempozyumu ve Obezite ile Savaş Platformu, GNC Yaşam Koçluğu ve Besin Destekleri ve Diyetisyenler için Obezite Cerrahisi Kursu’na katılıp, bilgisini arttırdı ve 2012 yılında bahse konu olan üniversiteden mezun oldu.

Halen Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Programına bilimsel gelişmeleri yakından takip etmek amacıyla devam eden genç diyetisyen, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

Amacı; pozitif bilimin ışığında, mesleki ahlak ve etik ilkelerinden ödün vermeden danışanların beklentilerini değerlendirip, birlikte sağlıklı ve gerçekçi hedefler belirleyerek bu hedeflere başarı ve mutlulukla ulaşarak kalıcı sonuçlar elde etmek ve şahıslara sağlıklı beslenmeyi öğreterek, kilolarını koruyup ömür boyu yüksek kaliteli ve keyifli yaşamı sürdürebilmelerini sağlamaktır.   
  
Diyetisyen olmaya nasıl karar verdiniz? Bu konuda uzmanlaşmak istemenizin sebebi neydi? Sizi etkileyen kişi/durum /olay var mıydı?

Meslek seçimi tabi ki insan hayatında önemli bir yer tutmakta. Kazanma yolunda atılan her adım ve verilen karar ülkemiz şartlarında üniversite sınavından geçmekte. Bu yüzden tercih yaparken insan, geçmişinde kendisini etkileyen olayları ve gelecekte kazanımlarının ne olacağını düşünüyor. Ben, çocukluğumun ilk yılları hastane kreşinde geçen biri olarak çevresel şartlardan etkilenmiş olabilirim ama en büyük etkenlerden biri yakın çevremde gördüğüm hasta potansiyeliydi. Zamanla tercihlerimi yapmam gerektiğinde, “İnsanlara nasıl daha faydalı olabilirim”i düşünürken sağlık sektörünün ilk tercihim olması gerektiğine karar verdim. Bugün bu sektörde çalışırken tercihimin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyorum. Eskiden çoğunlukla hastaneler bazında rahatsızlıkları olanlara diyet verilirken, günümüzde teknolojinin ilerlemesi ile hazır, işlenmiş besinlerin ön plana çıkışı, piyasada ürün çeşitliliğinin artması, tüketicilerin beslenme anlamında yalan yanlış bilgilerle yönlendirilmesi, geleneksel olarak tüketilen besinlerin bile tat, koku, renklerinin değişmesi bu alanda uzmanlaşmış kişilerin bireylere sağlıklı beslenmeyi, doğru besinleri seçmelerini öğretip, yaşam kalitelerini arttırmak açısından önem taşır. Bu alanda uzmanlaşmak kulaktan dolma bilgiler dışında bilimsel çalışmalar doğrultusunda insanlara farklı imkânlar, seçenekler sunmak için akademik anlamda da çalışmalarla ilgilenmeyi gerektirir. İnsanın hem kendisine hem çevresine yaşamı boyunca fayda sağlaması için kendisini yaşanılan şartlara göre yenilemesi, bilgi dağarcığını arttırması gerekir. Bu açıdan eğitim düzeyini yükseltip kişilere daha faydalı olmak adına uzmanlık eğitimime devam etmekteyim.

Günümüzde insanlar diyetisyene ne gibi nedenlerle / şikâyetlerle başvuruyorlar? Gelecekteki bu nedenler / şikâyetler açısından ne gibi değişiklikler olacak sizce?

Diyetisyene başvurulan birincil neden beslenme kaynaklı hastalıklar nedeniyle gencinden yaşlısına kilo vermek ve bu kiloyu kalıcı bir şekilde korumayı sağlamak. Diğer nedenler arasında kilo almak, diyabeti, kalp-damar problemleri veya yüksek kan basıncı olanlarda sağlığın iyileştirilmesi yönünde bir beslenme düzeni istenmesi, sindirim sistemi problemi yaşayanlarda uygun besinlerle düzenli bir beslenme takibi yapılması, hamile veya emzirme döneminde olup sağlıklı beslenmeyi öğrenmek isteyenler ve sporla ilgilenip ona uygun bir program isteyenler. Gelenlerin çoğu vaktiyle çok çeşitli yöntem denemiş, maddi açıdan epey para harcamış, sonuç almış ancak kiloyu geri alıp vermekten bezmiş; artık devamlılık sağlayacak kalıcı bir şeyin peşinde oluyorlar. Bazısı öyle bıkmış oluyor ki; “Lütfen başka bir ürün, toz, karışım vb. bir şey önermeyin” diye belirtiyor. Daha önceki diyetlerinde tek düze besinlerle beslenenleri (Örneğin; sadece salata, yoğurtla) dinlemek benim için şaşırtıcı oluyor. Psikolojileri o kadar bozulmuş oluyor ki farklı alternatifleri sunmama rağmen salata yediremiyorum. Günümüzde artık meslek içi veya dışı o kadar çok bilimsellikten uzak bilgi kirliliği var ki bireyler neye inanacaklarını şaşırmış durumdalar. Her gün medyada bir başka bilimsellikten uzak yanlış haberlerle karşılaşıyoruz.

Gelenler yardım almadan, birinin desteği olmadan ister kilo verme, ister sağlıklı beslenme işi olsun yapmak istemiyorlar. Yine en yakın, belki tavsiye edilen birine tüm sorularıyla birlikte gidip çare arıyorlar. Biz yine en baştan yapılan hataları gözden geçirerek, motivasyonu yeniden kazandırarak uzun süren yola yeniden adım atıyoruz. Hastalıklar günden güne çeşitlendikçe şu anki hastalıklara ek farklı rahatsızlıklarda nasıl besleneceğiz gibi soruların artacağını düşünüyorum. Eğer bu meslek alanında akademik anlamda eğitilen kişi sayısı artarsa sosyal medyada daha fazla boy gösterip, doğru bilgi aktarımı sağlanırsa belki kişi veya diyet bazında yapılan şikayetlerin sayısı azalır.

Beslenme biçimimiz hayatımızı nasıl etkiler? Faydaları ve zararları nelerdir?

Bilindiği gibi sağlıklı beslenmenin yaşam üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Çalışmalar göstermiştir ki düzenli, sağlıklı beslenme ve dengeli öğünler süreklilik arz eden kilo yönetimi, iyi bir ruh hali, hastalıklardan korunma, bağışıklık sisteminin iyileştirilmesi, artmış enerji seviyeleri, başkalarına olumlu ilham olma ve yaşam kalitesinin artışıyla yakından ilgilidir. Yaşamın erken döneminde tüketilen besinler hayatımızın geri kalanı için vücudumuzun metabolizma hızını belirlemede etkilidir. Sağlıklı kiloda olmak diyabet ve kalp hastalığı gibi kronik hastalık risklerini azaltır, benlik saygısını arttırır, ruhsal durumu düzeltir, depresyon görülme sıklığını azaltır ve yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirir. Sağlıklı bir yeme planı (birçok meyve ve sebze, tam tahıllar, az yağlı süt ürünleri ve yağsız proteinler, düşük seviyede doymuş ve trans yağ, şeker, düşük kolesterol ve sodyum) kilo yönetimine ve hastalıklarla mücadelede yardımcıdır. Tavsiye edilen günlük kalori alımı ve porsiyon kontrollü yemekler sağlıklı kilo korunmasına hayatınız boyunca destek olacaktır. Kötü bir beslenme düzeni az veya çok, günlük ihtiyacımız olan sağlıklı besinlerden yeterince alınmaması veya liften düşük, yüksek yağ, sodyum ve şekerden zengin çok çeşit besin ve içecek tüketimi enerji ve besin öğesi (karbonhidrat, protein, esansiyel yağ asitleri, vitamin, mineral, lif ve sıvı) alımlarını kısıtlar. Gündelik sağlığımızı ve iyi olma halimizi etkiler, keyifli ve aktif bir yaşam sürmemizi engeller. Kısa dönemde stres ve yorgunlukla kendini gösterir, çalışma temposunu etkiler ve zamanla bazı sağlık sorunlarına zemin hazırlar (fazla kilolu veya obez olmak, diş çürüğü, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalığı ve inme, tip-2 diyabet, osteoporoz (kemik erimesi), bazı kanserler, depresyon, yeme bozuklukları vb. )

Gelecekte beslenme şekillerindeki değişiklikler ve tüketilecek besin grupları neler olacak? Bunlar insanların yaşam şekillerini nasıl etkileyecek?

Şu anda dünya nüfusunun büyük çoğunluğu kıtlıktan uzaklaşmakta ve çeşitli hastalıklarla boğuşmaktadır. Çünkü ya besin öğelerinin veya kalori eksikliği sonucu yetersiz besleniliyor ya da sağlıksız kaynaklardan aşırı kalori alarak gene kötü bir beslenme tablosu çiziliyor. Günümüzde fiziksel aktivitenin azlığı ve modern diyet, batı diyetinin tüketiminin hızla artışı (yüksek sıvı yağ, şeker, düşük lif alımı, hayvansal gıda, doymuş yağ, kolesterol,  tatlandırıcı, işlenmiş hazır besinler)  açlığı belki azalttı ancak beslenme kaynaklı hastalıklarda (Obezite, kalp-damar hastalıkları, kanser, diyabet)  artmaya başladı.  Tarımın da makineleşmesiyle artık çiftçi de yüksek nakit getirisi olan ürüne yöneldikçe daha dengeli bir diyet sağlayan birden çok ürün ekip biçmeye son verdi. Tahıl ve sebzenin bol olduğu geleneksel diyetler yerini yağ ve şeker oranı yüksek yemeklere bıraktı. Büyük şehirlerde kadınların da çalışma hayatında aktif rol oynamaya başlaması ile ev dışında besin tüketimi arttı, alışveriş yapmak, sağlıklı yemekler

hazırlamak ve pişirmek yerini pratik, ayaküstü yenen Fast Food yiyeceklere bıraktı. Günümüzde dışarıda geleneksel ev yemekleri bulmak neredeyse imkânsız. Girişimci olup yer açanlar hem maliyeti, hem yapım ve sunum sürelerini hesap ettiklerinden sağlıklı bir ürün piyasaya sürüp tüketilip tüketilmeyeceğini düşüneceğine enerjisi yoğun, besin öğesi fakir, porsiyon miktarı büyük yiyeceklerin peşinde. Her adım başı bir dönerci, simitçi, kahveci, tatlı dükkânı vb. oldu.  Mevsiminde alınan meyve ve sebzenin bile tadının, kokusunun, renginin değiştiği günümüzde bu iki besin grubunun tüketimi günlük önerilen tavsiyelerin son derece altında, et ise ağırlıklı olarak tüketilmekte. İleride şu an için piyasada bulunan ancak tüketicinin yeterli bilgi sahibi olmadığı, işlemden geçirildiği için sağlıksız veya katkı maddeli kanser yapar endişesi ile tüketmekten uzak durduğu fonksiyonel besinler önemli ölçüde hayatımızda rol oynayacak. Bu alanda ileride ürün çeşitliliği sağlanacak ve bireyler artık doğal yollarla bulamadığı besin öğelerini vücut fonksiyonlarının devamlılığını sağlamak için, gerekli vitamin ve mineralleri zenginleştirilmiş sağlığa artı fayda sağlayan fonksiyonel ürünlerle (omega 3’lü yumurta, enerjisi azaltılmış peynir, probiyotik yoğurt vb.) almaya çalışacaklar.

Bu sektörde kariyer yapmak isteyen gençlere tavsiyeniz nelerdir?

Dinlemenin, motive etmenin, çözüm üretmenin ve ilham vermenin gerekli olduğu, insan ilişkilerinin ise yoğun geçtiği bir meslek. Öncelikle bu özelliklere kişinin sahip olup olmadığını kendine sorması gerekiyor. Seçilen mesleği sevmek o işi keyifle yapmakta en büyük etken. İnsan işini sevip, benimseyip her şekilde çevresine faydalı bir birey olmalı. Akademisyen sayısının az olduğu mesleğimizde bu alanda ilerlemelerini tavsiye ederim. Yabancı kaynakları, bilimsel çalışmaları takip edip bilgilerini arttırmalarını, sosyal anlamda aktif olup doğru bilgi paylaşımını sağlamalarını öneririm.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder