10 Haziran 2014 Salı

SOMA KADERİMİZ DEĞİL

SOMA KADERİMİZ DEĞİL


13 Mayıs 2014, saatler 15.30 u gösterirken meydana gelen olayın yankıları kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. İlk bilgilere göre Soma’daki bir kömür madeninde meydana gelen göçükte bazı işçilerin mahsur kaldığı bildiriliyordu. Ancak saatler ilerledikçe olayın vehameti ortaya çıkmaya başladı. Aynı günün akşamı konuyla ilgili bir arkadaşımın verdiği rakama inanmak istemedim önce. ‘’Madende çıkan yangında 300 işçi mahsur kalmış, sadece bir saat yetecek yedek havaları varmış’’. Yapılan açıklamalar ise hiç de böyle değildi, yangına trafo patlamasının neden olduğu ve az sayıda işçinin etkilendiği bildiriliyordu. Sonraki açıklamalarda ise kayıp sayısı giderek artıyordu. Bana göre baştan beri bilinen kayıp sayısı topluma alıştıra alıştıra veriliyordu.

SOMA’DA GERÇEKLER

15 Mayıs Perşembe günü, İzmir’den, 126 Km. uzaklıktaki Soma’ya hareket ettim. Manisa Akhisar, Kırkağaç üzerinden Soma’ya ulaştığımda, şehrin girişinde büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Madende hayatını kaybeden işçilerin defin işlemlerinin yapıldığı mezarlıkmış burası. Kızılay ve bazı yardım dernekleri ile çeşitli belediyelere ait araçlardan su ve yiyecek dağıtılıyordu. Bir taraftan da cenazeler gömülüyor, dualar ediliyordu. Kırkağaç ve çevredeki diğer soğuk hava depolarında bekletilen cenazelerden yüz kadarı buradaydı. Büyük bir acı yaşanıyordu Soma’da. Mezarlıkta konuştuğum bir maden işçisi kayıpların açıklanandan daha fazla olduğunu söylüyor ve madende iki yüz kadar daha işçinin bulunmasından endişe ediyordu. Bunun sıradan bir kaza olmadığı, ihmaller sonucu yaşanan bir katliam olduğu kanaatindeydi. Aynı gün Cumhurbaşkanı’nın ilçeye gelmesi nedeniyle yollar trafiğe kapatılmış, sadece tek yönlü bir geçiş veriliyordu. Bütün dükkanlarda ‘’Başımız Sağ Olsun’’ yazıları asılıydı. Soma çıkışında bir kahvehanede vatandaşlardan madenle ilgili bilgi almaya çalışırken önümüzden geçen servis otobüslerindeki yorgun, uyuyan işçilerin üretim için değil ocakların zorunlu bakımı için madene gittiklerini öğreniyordum. Soma’da bir termik santral ve dört tane daha kömür ocağı bulunuyor. Avdan ve Cenkyeri köylerinden geçerek ulaştığım maden sahasının Soma’ya uzaklığı yirmi beş kilometre. Vadi içerisindeki madenin üç girişinden sadece birisinin önünde kurtarma ekipleri bulunuyordu. Ocağın havalandırma tünelinden sürekli dumanların çıkması içeride yangının halen devam ettiğini gösteriyordu. Perşembe günü akşama kadar ocaktan hiç kimse çıkarılamadı. Vadinin üst noktasında konuşlanan yerli ve yabancı birçok televizyon kanalı, naklen yayın araçlarından gelişmeleri canlı olarak veriyordu. Bugün için ortaya çıkan gerçekler ise ülkemizde insan hayatının ne kadar hiçe sayıldığının bir göstergesiydi.

1-      Özelleştirme yapılıncaya kadar devlet tarafından işletilen bu madende iş kazaları çok düşük seviyede iken, özelleştirmeden sonra devletin alım garantisi nedeniyle ne kadar çok üretim yapılırsa o kadar çok gelir elde etme mantığıyla iş güvenliği hiçe sayılmış, olası bir kaza durumunda ne yapılacağına dair ciddi bir plan oluşturulmamış.

2-       Özellikle son bir aydır madene günde altı kamyon kül götürülmesi sürekli bir yangın durumu olduğunu gösterirken üretime devam edilmiş. Kömür tek başına açıkta durduğunda yanmazken, üzeri kapalı kömür hava ile temas ettiğinde hemen yanmaya başlıyor. Kül ve betonla bu temas kapatılmaya çalışılıyor. Olay günü yangının büyümesi ile çıkan zehirli gazdan, kısa sürede ölümler gerçekleşmiş.

3-      Vardiya değişimleri yer üstünde yapılması gerekirken, olay günü olduğu gibi değişim yer altında yapılınca toplam 787 işçi bir arada bulunuyor. (Bu rakamın daha fazla olduğu iddia ediliyor), kayıplar resmi rakamlara göre 302 kişi.

4-      İlk müdahale yan taraftaki İmbat madenciliğin kurtarma ekipleri ve vardiyadan ilk çıkanların tekrar ocağa girmesi ile gerçekleşmiş. Ne yapılabildiyse bu arada yapılmış.

5-      Sabah sekiz de işbaşı yapacak bir işçi, en geç 06.00 da uyanıyor. Servisle yarım saatte ocağa ulaşıyor, kartını bastıktan sonra bir yarım saat daha tünelde yürüyerek çalışma yerine varıyor. Çıkışta 2 km.lik kısmı bant üzerinde, geri kalan yolu yine yürüyerek katediyor. Böylece sekiz saat olan çalışma saati 10-11 saate çıkıyor. Tünellerin toplam uzunluğu beş kilometre ve yüzeyden dört yüz metre aşağıda.

6-       İşçilerin aldıkları aylık ücret 26 gün ve 4 Pazar çalışmak koşuluyla üç kategoride, 1200- 1400 ve 1600 TL. genellikle 1200 TL alanlar çoğunlukta. İzin, rapor vb. durumlarda yevmiye kesiliyor.

7-      Madenciler, yaş aralığı 19-35 olanlardan tercih ediliyor. Sigortaları, işe başlamadan       bir gün önce yapılıyor.

8-      Ankara ve Kayseri'ye karayoluyla, Kars'a kadar da demiryoluyla gönderilen yardım kömürleri bu ocaktan çıkarılıp başka bir merkezde yıkanıp torbalanıyor. Ankara'ya bir günde gönderilen 27 tonluk 30 kamyondan her birinin maliyeti 23 bin lira, Kayseri’ye gönderilenin maliyeti daha fazla.

Sonuç olarak, tarım alanında çalışma olanağı bulamayan yöre insanının madende çalışmaktan başka bir seçeneği yok, bu onların kaderi değil.

Selami Kalay



SELAMİ KALAY 
Serbest Muhabir

1955 Isparta doğumlu olan Selami Kalay Doğa Sporları Eğitmeni ve Ankara Trekking grubunun rehberidir.  15 yıldan bu yana Anadolu'nun her köşesini grubuyla birlikte gezmektedir. Kalay,  ‘Doğayı koruyarak kullanma’ sloganını benimseyerek doğa faaliyetlerini sürdürmektedir.  Ayrıca afet anında arama kurtarma gönüllüsü olarak da ekiplerin yanında yer almaktadır. 














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder