Sivil Toplum Kuruluşları,
Dünyanın her yerinde daha
iyi bir yaşam kalitesi için,
Yaşam haklarımıza ve yaşadığımız
dünyaya sahip çıkmak için çalışırlar.
Sivil Toplum Kuruluşları,
Bağımsızdırlar,
Belirli bir amaç
doğrultusunda bir araya gelmiş insanlardan oluşurlar,
Üyeleri gönüllülük usulüyle
çalışırlar,
Kâr amacı gütmez, gelirlerini,
bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlarlar,
Büyük çoğunlukla, oda,
sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterirler,
Sivil Toplum Kuruluşları veya bir başka adıyla
Üçüncü Sektör, bu kısa ve öz açıklamayı hem hak ediyor hem de ihtiyaç duyuyor.
Hak ediyor çünkü toplumsal değişimin ve dönüşümün sağlanması için itici gücünü
‘insandan’ yani ‘gönüllülerinden’ alan bu sektör hala yeterince ve tam olarak
tanınmıyor. İhtiyaç duyuyor çünkü amaçları hiçbir zaman maddi olmayan, sadece
fayda sağlamayı amaç edinmiş irili, ufaklı onlarca kuruluş binbir güçlükle
yürüttükleri projelerin sonunda yeni ‘fonlar’ bulmak için kendilerini topluma
kanıtlamaya çalışıyorlar. Sivil toplum için durum dünyanın her yerinde benzer
olsa da ülkemizde biraz daha desteğe ihtiyaç duyuyor. Türkiye’de hızla gelişen
ancak yaygınlık ve sürdürülebilirlik açısından sınırlı kalan STK’lar ağırlıklı
olarak dernek veya vakıf olarak ilerliyorlar. Türkiye genelinde faaliyet
gösteren yaklaşık 80.212 dernek ve 4.471 vakıf bulunuyor. Şube ve
temsilcilikleri ile birlikte 150.000’e yakın STK ülkemizin hemen hemen her
köşesinde uzun yıllardır faaliyetlerini sürdürüyor. Türkiye’de bireylerin %18’i
bağış yapıyor, %7.8’inin bir derneğe üyeliği bulunuyor ve %1.5’i aktif olarak
gönüllülük yapıyor. Bu veriler, STK’ların içinde bulunduğu kaynak sıkıntısı ile
de yakından ilgili. Ülkemizde STK’ların yetişmiş insan gücü bulamamaları ve
profesyonel hizmet alamamaları, kurumsal ve sürdürülebilir yapılar kuramamalarına
sebep oluyor. Bu nokta da ‘gönüllük’, ‘gönüllü kaynağı yönetimi’, ‘insan
kaynağı yönetimi’ gibi kavramlar ön plana çıkıyor. Gönüllüler, STK’ların
topluma nüfuz etmiş temsilcileri olmaları sebebiyle, STK ile toplum arasında
iletişim kuran ve STK’ların vermek istedikleri mesajları topluma direkt aktaran
kişiler olarak kilit rol oynuyorlar. Ancak
‘gönüllülerin’ bu rollerini gereği gibi üslenmeleri için STK’ların da ancak
‘gönüllülerle’ var olduklarını unutmamaları, yönetim stratejilerini
gönüllülerin manevi tatminini göz ardı etmeyecek şekilde konumlandırmaları
gerekiyor. Kâr amacı gütmeyen, belirli bir amaç doğrultusunda bir araya gelmiş
insanlardan oluşan yapılanmalarda yaygınlık, sürdürülebilirlik ve sağlıklı
büyüme için kaynakların, özellikle insan kaynağının etkin şekilde yönetilmesi
gerekiyor.
Bir toplumda, ne kadar sivil toplum hareketinin
gelişmesine izin verirseniz, o toplum o kadar inisiyatif sahibi ve barışçıl
olur. STK’lar, yaşamına, sosyal ve bireysel gelişimine, kendi gücüne sahip
çıkan, toplumsal sorumluluğu üzerine alan her bireye olduğu gibi sizlerin de
desteğine ihtiyaç duyuyor.
Gelecek nesillere daha iyi bir toplum, daha güzel
bir dünya bırakabilmek adına sivil toplum bilincimizi geliştirmeye, bilginin
kapılarını Üçüncü Sektörün gözüyle aralamaya çalıştık. Sizleri bu sayımızda dopdolu
bir HRM Bülten ile baş başa bırakıyoruz. Güzel günler dileriz.
Saygılarımızla,
HRM Danışmanlık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder