SOMA KADERİMİZ DEĞİL
13 Mayıs 2014, saatler 15.30 u gösterirken meydana gelen
olayın yankıları kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. İlk bilgilere göre Soma’daki
bir kömür madeninde meydana gelen göçükte bazı işçilerin mahsur kaldığı
bildiriliyordu. Ancak saatler ilerledikçe olayın vehameti ortaya çıkmaya
başladı. Aynı günün akşamı konuyla ilgili bir arkadaşımın verdiği rakama
inanmak istemedim önce. ‘’Madende çıkan yangında 300 işçi mahsur kalmış, sadece
bir saat yetecek yedek havaları varmış’’. Yapılan açıklamalar ise hiç de böyle
değildi, yangına trafo patlamasının neden olduğu ve az sayıda işçinin
etkilendiği bildiriliyordu. Sonraki açıklamalarda ise kayıp sayısı giderek
artıyordu. Bana göre baştan beri bilinen kayıp sayısı topluma alıştıra alıştıra
veriliyordu.
SOMA’DA GERÇEKLER
15 Mayıs Perşembe günü, İzmir’den, 126 Km. uzaklıktaki
Soma’ya hareket ettim. Manisa Akhisar, Kırkağaç üzerinden Soma’ya ulaştığımda,
şehrin girişinde büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Madende hayatını kaybeden
işçilerin defin işlemlerinin yapıldığı mezarlıkmış burası. Kızılay ve bazı
yardım dernekleri ile çeşitli belediyelere ait araçlardan su ve yiyecek
dağıtılıyordu. Bir taraftan da cenazeler gömülüyor, dualar ediliyordu. Kırkağaç
ve çevredeki diğer soğuk hava depolarında bekletilen cenazelerden yüz kadarı
buradaydı. Büyük bir acı yaşanıyordu Soma’da. Mezarlıkta konuştuğum bir maden
işçisi kayıpların açıklanandan daha fazla olduğunu söylüyor ve madende iki yüz
kadar daha işçinin bulunmasından endişe ediyordu. Bunun sıradan bir kaza
olmadığı, ihmaller sonucu yaşanan bir katliam olduğu kanaatindeydi. Aynı gün
Cumhurbaşkanı’nın ilçeye gelmesi nedeniyle yollar trafiğe kapatılmış, sadece
tek yönlü bir geçiş veriliyordu. Bütün dükkanlarda ‘’Başımız Sağ Olsun’’
yazıları asılıydı. Soma çıkışında bir kahvehanede vatandaşlardan madenle ilgili
bilgi almaya çalışırken önümüzden geçen servis otobüslerindeki yorgun, uyuyan
işçilerin üretim için değil ocakların zorunlu bakımı için madene gittiklerini
öğreniyordum. Soma’da bir termik santral ve dört tane daha kömür ocağı
bulunuyor. Avdan ve Cenkyeri köylerinden geçerek ulaştığım maden sahasının
Soma’ya uzaklığı yirmi beş kilometre. Vadi içerisindeki madenin üç girişinden
sadece birisinin önünde kurtarma ekipleri bulunuyordu. Ocağın havalandırma
tünelinden sürekli dumanların çıkması içeride yangının halen devam ettiğini
gösteriyordu. Perşembe günü akşama kadar ocaktan hiç kimse çıkarılamadı.
Vadinin üst noktasında konuşlanan yerli ve yabancı birçok televizyon kanalı, naklen
yayın araçlarından gelişmeleri canlı olarak veriyordu. Bugün için ortaya çıkan
gerçekler ise ülkemizde insan hayatının ne kadar hiçe sayıldığının bir
göstergesiydi.
1-
Özelleştirme yapılıncaya kadar
devlet tarafından işletilen bu madende iş kazaları çok düşük seviyede iken, özelleştirmeden
sonra devletin alım garantisi nedeniyle ne kadar çok üretim yapılırsa o kadar
çok gelir elde etme mantığıyla iş güvenliği hiçe sayılmış, olası bir kaza
durumunda ne yapılacağına dair ciddi bir plan oluşturulmamış.
2-
Özellikle son bir aydır madene günde altı
kamyon kül götürülmesi sürekli bir yangın durumu olduğunu gösterirken üretime
devam edilmiş. Kömür tek başına açıkta durduğunda yanmazken, üzeri kapalı kömür
hava ile temas ettiğinde hemen yanmaya başlıyor. Kül ve betonla bu temas
kapatılmaya çalışılıyor. Olay günü yangının büyümesi ile çıkan zehirli gazdan,
kısa sürede ölümler gerçekleşmiş.
3-
Vardiya değişimleri yer üstünde
yapılması gerekirken, olay günü olduğu gibi değişim yer altında yapılınca
toplam 787 işçi bir arada bulunuyor. (Bu rakamın daha fazla olduğu iddia
ediliyor), kayıplar resmi rakamlara göre 302 kişi.
4-
İlk müdahale yan taraftaki İmbat
madenciliğin kurtarma ekipleri ve vardiyadan ilk çıkanların tekrar ocağa
girmesi ile gerçekleşmiş. Ne yapılabildiyse bu arada yapılmış.
5-
Sabah sekiz de işbaşı yapacak bir
işçi, en geç 06.00 da uyanıyor. Servisle yarım saatte ocağa ulaşıyor, kartını
bastıktan sonra bir yarım saat daha tünelde yürüyerek çalışma yerine varıyor. Çıkışta
2 km.lik kısmı bant üzerinde, geri kalan yolu yine yürüyerek katediyor. Böylece
sekiz saat olan çalışma saati 10-11 saate çıkıyor. Tünellerin toplam uzunluğu
beş kilometre ve yüzeyden dört yüz metre aşağıda.
6-
İşçilerin aldıkları aylık ücret 26 gün ve 4
Pazar çalışmak koşuluyla üç kategoride, 1200- 1400 ve 1600 TL. genellikle 1200
TL alanlar çoğunlukta. İzin, rapor vb. durumlarda yevmiye kesiliyor.
7-
Madenciler, yaş aralığı 19-35
olanlardan tercih ediliyor. Sigortaları, işe başlamadan bir gün önce yapılıyor.
8-
Ankara ve Kayseri'ye karayoluyla,
Kars'a kadar da demiryoluyla gönderilen yardım kömürleri bu ocaktan çıkarılıp
başka bir merkezde yıkanıp torbalanıyor. Ankara'ya bir günde gönderilen 27
tonluk 30 kamyondan her birinin maliyeti 23 bin lira, Kayseri’ye gönderilenin
maliyeti daha fazla.
Sonuç olarak, tarım alanında çalışma
olanağı bulamayan yöre insanının madende çalışmaktan başka bir seçeneği yok, bu
onların kaderi değil.
Selami
Kalay
SELAMİ KALAY
Serbest Muhabir
1955 Isparta doğumlu olan Selami Kalay Doğa Sporları
Eğitmeni ve Ankara Trekking grubunun rehberidir. 15 yıldan bu yana Anadolu'nun her köşesini
grubuyla birlikte gezmektedir. Kalay,
‘Doğayı koruyarak kullanma’ sloganını benimseyerek doğa faaliyetlerini sürdürmektedir. Ayrıca afet anında arama kurtarma gönüllüsü
olarak da ekiplerin yanında yer almaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder