Şebnem KANDIRALI Kimdir?
Diyetisyen
Diyetisyen
29/03/1989 İstanbul’da doğan
Şebnem Kandıralı’nın, sağlık sektörüne ilgisi, hastane ortamında geçirdiği 2
yıllık kreş eğitimi ile başladı.
Gerek aile gerekse bahse konu
çevrede gözlemledikleri; doğru beslenmenin aslında çocukluktan başlayarak
uygulanması gereken bir program olduğu olgusu, yapılan yanlışlıkların ileride
insan sağlığı ve hatta hayatını nasıl olumsuz etkilediği düşüncesini
yerleştirdi. Hedefi bu yanlışı düzeltmek ve çevresinde de kaliteli yaşamı
öğretmek olduğundan 1995-2003 yılları arasında eğitimini Özel Gökdil Koleji’nde
ve 2003-2008 yılları arasında da orta öğretimini ST. Benoit Fransız Lisesi’nde
tamamladıktan sonra, yüksek öğreniminde branş seçimi Yeditepe Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü oldu. Eğitimi süresince
Gülhane Askeri Tıp Akademisi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Özel Pendik
Bölge Hastanesi, Evrensel Catering, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi, Başkent
Üniversitesi İstanbul Hastanesi, Özel Ferihan Lâçin Hastanesi, Fatih Sultan
Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği
Derneği Üsküdar Temsilciliği’nde kısa ve uzun dönemli iş tecrübeleri edindi,
ayrıca bu süre esnasında 2. Ulusal Sağlıklı Yaşam Sempozyumu, 2. Ulusal
Sağlıklı Yaşam Sempozyumu Onkoloji Diyetisyenliği, İstanbul Sağlık ve Beslenme
Bienali, 7. Beslenme ve Diyetetik Kongresi, Obezite Sempozyumu ve Obezite ile
Savaş Platformu, GNC Yaşam Koçluğu ve Besin Destekleri ve Diyetisyenler için
Obezite Cerrahisi Kursu’na katılıp, bilgisini arttırdı ve 2012 yılında bahse
konu olan üniversiteden mezun oldu.
Halen Başkent Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Programına
bilimsel gelişmeleri yakından takip etmek amacıyla devam eden genç diyetisyen,
İngilizce ve Fransızca bilmektedir.
Amacı; pozitif bilimin
ışığında, mesleki ahlak ve etik ilkelerinden ödün vermeden danışanların
beklentilerini değerlendirip, birlikte sağlıklı ve gerçekçi hedefler
belirleyerek bu hedeflere başarı ve mutlulukla ulaşarak kalıcı sonuçlar elde
etmek ve şahıslara sağlıklı beslenmeyi öğreterek, kilolarını koruyup ömür boyu
yüksek kaliteli ve keyifli yaşamı sürdürebilmelerini sağlamaktır.
Diyetisyen
olmaya nasıl karar verdiniz? Bu konuda uzmanlaşmak istemenizin sebebi neydi?
Sizi etkileyen kişi/durum /olay var mıydı?
Meslek seçimi tabi ki
insan hayatında önemli bir yer tutmakta. Kazanma yolunda atılan her adım ve
verilen karar ülkemiz şartlarında üniversite sınavından geçmekte. Bu yüzden
tercih yaparken insan, geçmişinde kendisini etkileyen olayları ve gelecekte
kazanımlarının ne olacağını düşünüyor. Ben, çocukluğumun ilk yılları hastane
kreşinde geçen biri olarak çevresel şartlardan etkilenmiş olabilirim ama en
büyük etkenlerden biri yakın çevremde gördüğüm hasta potansiyeliydi. Zamanla
tercihlerimi yapmam gerektiğinde, “İnsanlara nasıl daha faydalı olabilirim”i
düşünürken sağlık sektörünün ilk tercihim olması gerektiğine karar verdim. Bugün
bu sektörde çalışırken tercihimin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha
anlıyorum. Eskiden çoğunlukla hastaneler bazında rahatsızlıkları olanlara diyet
verilirken, günümüzde teknolojinin ilerlemesi ile hazır, işlenmiş besinlerin ön
plana çıkışı, piyasada ürün çeşitliliğinin artması, tüketicilerin beslenme
anlamında yalan yanlış bilgilerle yönlendirilmesi, geleneksel olarak tüketilen
besinlerin bile tat, koku, renklerinin değişmesi bu alanda uzmanlaşmış
kişilerin bireylere sağlıklı beslenmeyi, doğru besinleri seçmelerini öğretip,
yaşam kalitelerini arttırmak açısından önem taşır. Bu alanda uzmanlaşmak
kulaktan dolma bilgiler dışında bilimsel çalışmalar doğrultusunda insanlara
farklı imkânlar, seçenekler sunmak için akademik anlamda da çalışmalarla
ilgilenmeyi gerektirir. İnsanın hem kendisine hem çevresine yaşamı boyunca
fayda sağlaması için kendisini yaşanılan şartlara göre yenilemesi, bilgi
dağarcığını arttırması gerekir. Bu açıdan eğitim düzeyini yükseltip kişilere
daha faydalı olmak adına uzmanlık eğitimime devam etmekteyim.
Günümüzde
insanlar diyetisyene ne gibi nedenlerle / şikâyetlerle başvuruyorlar? Gelecekteki
bu nedenler / şikâyetler açısından ne gibi değişiklikler olacak sizce?
Diyetisyene başvurulan
birincil neden beslenme kaynaklı hastalıklar nedeniyle gencinden yaşlısına kilo
vermek ve bu kiloyu kalıcı bir şekilde korumayı sağlamak. Diğer nedenler
arasında kilo almak, diyabeti, kalp-damar problemleri veya yüksek kan basıncı
olanlarda sağlığın iyileştirilmesi yönünde bir beslenme düzeni istenmesi,
sindirim sistemi problemi yaşayanlarda uygun besinlerle düzenli bir beslenme
takibi yapılması, hamile veya emzirme döneminde olup sağlıklı beslenmeyi
öğrenmek isteyenler ve sporla ilgilenip ona uygun bir program isteyenler. Gelenlerin
çoğu vaktiyle çok çeşitli yöntem denemiş, maddi açıdan epey para harcamış, sonuç
almış ancak kiloyu geri alıp vermekten bezmiş; artık devamlılık sağlayacak
kalıcı bir şeyin peşinde oluyorlar. Bazısı öyle bıkmış oluyor ki; “Lütfen başka
bir ürün, toz, karışım vb. bir şey önermeyin” diye belirtiyor. Daha önceki
diyetlerinde tek düze besinlerle beslenenleri (Örneğin; sadece salata, yoğurtla)
dinlemek benim için şaşırtıcı oluyor. Psikolojileri o kadar bozulmuş oluyor ki
farklı alternatifleri sunmama rağmen salata yediremiyorum. Günümüzde artık
meslek içi veya dışı o kadar çok bilimsellikten uzak bilgi kirliliği var ki
bireyler neye inanacaklarını şaşırmış durumdalar. Her gün medyada bir başka bilimsellikten
uzak yanlış haberlerle karşılaşıyoruz.
Gelenler yardım
almadan, birinin desteği olmadan ister kilo verme, ister sağlıklı beslenme işi
olsun yapmak istemiyorlar. Yine en yakın, belki tavsiye edilen birine tüm
sorularıyla birlikte gidip çare arıyorlar. Biz yine en baştan yapılan hataları
gözden geçirerek, motivasyonu yeniden kazandırarak uzun süren yola yeniden adım
atıyoruz. Hastalıklar günden güne çeşitlendikçe şu anki hastalıklara ek farklı
rahatsızlıklarda nasıl besleneceğiz gibi soruların artacağını düşünüyorum. Eğer
bu meslek alanında akademik anlamda eğitilen kişi sayısı artarsa sosyal medyada
daha fazla boy gösterip, doğru bilgi aktarımı sağlanırsa belki kişi veya diyet
bazında yapılan şikayetlerin sayısı azalır.
Beslenme
biçimimiz hayatımızı nasıl etkiler? Faydaları ve zararları nelerdir?
Bilindiği gibi sağlıklı
beslenmenin yaşam üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Çalışmalar göstermiştir ki
düzenli, sağlıklı beslenme ve dengeli öğünler süreklilik arz eden kilo
yönetimi, iyi bir ruh hali, hastalıklardan korunma, bağışıklık sisteminin iyileştirilmesi,
artmış enerji seviyeleri, başkalarına olumlu ilham olma ve yaşam kalitesinin
artışıyla yakından ilgilidir. Yaşamın erken döneminde tüketilen besinler
hayatımızın geri kalanı için vücudumuzun metabolizma hızını belirlemede
etkilidir. Sağlıklı kiloda olmak diyabet ve kalp hastalığı gibi kronik hastalık
risklerini azaltır, benlik saygısını arttırır, ruhsal durumu düzeltir, depresyon
görülme sıklığını azaltır ve yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirir.
Sağlıklı bir yeme planı (birçok meyve ve sebze, tam tahıllar, az yağlı süt
ürünleri ve yağsız proteinler, düşük seviyede doymuş ve trans yağ, şeker, düşük
kolesterol ve sodyum) kilo yönetimine ve hastalıklarla mücadelede yardımcıdır. Tavsiye
edilen günlük kalori alımı ve porsiyon kontrollü yemekler sağlıklı kilo
korunmasına hayatınız boyunca destek olacaktır. Kötü bir beslenme düzeni az
veya çok, günlük ihtiyacımız olan sağlıklı besinlerden yeterince alınmaması
veya liften düşük, yüksek yağ, sodyum ve şekerden zengin çok çeşit besin ve içecek
tüketimi enerji ve besin öğesi (karbonhidrat, protein, esansiyel yağ asitleri,
vitamin, mineral, lif ve sıvı) alımlarını kısıtlar. Gündelik sağlığımızı ve iyi
olma halimizi etkiler, keyifli ve aktif bir yaşam sürmemizi engeller. Kısa
dönemde stres ve yorgunlukla kendini gösterir, çalışma temposunu etkiler ve
zamanla bazı sağlık sorunlarına zemin hazırlar (fazla kilolu veya obez olmak,
diş çürüğü, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalığı ve inme, tip-2
diyabet, osteoporoz (kemik erimesi), bazı kanserler, depresyon, yeme bozuklukları
vb. )
Gelecekte
beslenme şekillerindeki değişiklikler ve tüketilecek besin grupları neler olacak?
Bunlar insanların yaşam şekillerini nasıl etkileyecek?
Şu anda dünya nüfusunun
büyük çoğunluğu kıtlıktan uzaklaşmakta ve çeşitli hastalıklarla boğuşmaktadır.
Çünkü ya besin öğelerinin veya kalori eksikliği sonucu yetersiz besleniliyor ya
da sağlıksız kaynaklardan aşırı kalori alarak gene kötü bir beslenme tablosu
çiziliyor. Günümüzde fiziksel aktivitenin azlığı ve modern diyet, batı
diyetinin tüketiminin hızla artışı (yüksek sıvı yağ, şeker, düşük lif alımı, hayvansal
gıda, doymuş yağ, kolesterol,
tatlandırıcı, işlenmiş hazır besinler)
açlığı belki azalttı ancak beslenme kaynaklı hastalıklarda (Obezite,
kalp-damar hastalıkları, kanser, diyabet)
artmaya başladı. Tarımın da
makineleşmesiyle artık çiftçi de yüksek nakit getirisi olan ürüne yöneldikçe
daha dengeli bir diyet sağlayan birden çok ürün ekip biçmeye son verdi. Tahıl
ve sebzenin bol olduğu geleneksel diyetler yerini yağ ve şeker oranı yüksek
yemeklere bıraktı. Büyük şehirlerde kadınların da çalışma hayatında aktif rol
oynamaya başlaması ile ev dışında besin tüketimi arttı, alışveriş yapmak,
sağlıklı yemekler
hazırlamak ve pişirmek yerini
pratik, ayaküstü yenen Fast Food yiyeceklere bıraktı. Günümüzde dışarıda geleneksel
ev yemekleri bulmak neredeyse imkânsız. Girişimci olup yer açanlar hem maliyeti,
hem yapım ve sunum sürelerini hesap ettiklerinden sağlıklı bir ürün piyasaya
sürüp tüketilip tüketilmeyeceğini düşüneceğine enerjisi yoğun, besin öğesi
fakir, porsiyon miktarı büyük yiyeceklerin peşinde. Her adım başı bir dönerci,
simitçi, kahveci, tatlı dükkânı vb. oldu. Mevsiminde alınan meyve ve sebzenin bile
tadının, kokusunun, renginin değiştiği günümüzde bu iki besin grubunun tüketimi
günlük önerilen tavsiyelerin son derece altında, et ise ağırlıklı olarak
tüketilmekte. İleride şu an için piyasada bulunan ancak tüketicinin yeterli bilgi
sahibi olmadığı, işlemden geçirildiği için sağlıksız veya katkı maddeli kanser
yapar endişesi ile tüketmekten uzak durduğu fonksiyonel besinler önemli ölçüde
hayatımızda rol oynayacak. Bu alanda ileride ürün çeşitliliği sağlanacak ve
bireyler artık doğal yollarla bulamadığı besin öğelerini vücut fonksiyonlarının
devamlılığını sağlamak için, gerekli vitamin ve mineralleri zenginleştirilmiş sağlığa
artı fayda sağlayan fonksiyonel ürünlerle (omega 3’lü yumurta, enerjisi
azaltılmış peynir, probiyotik yoğurt vb.) almaya çalışacaklar.
Bu
sektörde kariyer yapmak isteyen gençlere tavsiyeniz nelerdir?
Dinlemenin, motive
etmenin, çözüm üretmenin ve ilham vermenin gerekli olduğu, insan ilişkilerinin
ise yoğun geçtiği bir meslek. Öncelikle bu özelliklere kişinin sahip olup
olmadığını kendine sorması gerekiyor. Seçilen mesleği sevmek o işi keyifle
yapmakta en büyük etken. İnsan işini sevip, benimseyip her şekilde çevresine
faydalı bir birey olmalı. Akademisyen sayısının az olduğu mesleğimizde bu alanda
ilerlemelerini tavsiye ederim. Yabancı kaynakları, bilimsel çalışmaları takip
edip bilgilerini arttırmalarını, sosyal anlamda aktif olup doğru bilgi paylaşımını
sağlamalarını öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder